Bence Evet.
Başlıktaki soruyu da böyle cevapladıktan sonra gelelim tanıtımımıza.
Kitabımızın daha güncel baskıları da vardır elbette. Lakin fakir, tam da yukarıdaki surette zuhur eden baskısına nadirkitap.com sayesinde mazhar olmuştur (Bestami Bey sağolsundur, varolsundur). Öyle şükela bir baskıdır ki, basım yılı falan hakgetire olup kartonkapaktan sonra ilk sayfa, Bay Ştaynbekin önsözüyle paldır küldür, çamurlu ayakkabılarıyla salona dalmaktadır. Böylece yeniyetmeliğimizde defalarca hatmettiğimiz Yukarı Mahalle, Sardalye Sokağı, Tatlı Perşembe serisinin bünyede yarattığı edebi travmayı, elliye merdiven dayadığımız bu yaşlarda tekrardan yaşıyoruz (deja vu mu ?).
Novellamızın dili, iş bu çeviride okumalara sezadır. "Mütecessis insanların mutbaklarından çimlerdeki çiylere bakmağa doyamamaktayızdır.". Sadece bu (çevirmen anonimdir) bile ikinci bir okumayı haketmektedir.
Bay Ştaynbek, her zaman olduğu gibi bakıp görmediğimiz karakterlere yoğunlaşıp ilk büyük savaş sonrası aniden gelişen toplumsal ve iktisadi rehavet dönemini kafa açıcı bir naiflikte okura aktarmaktadır. Sardalya Sokağında gelişecek ve Tatlı Perşembe'de bağlanacak olaylar silsilesi tam da Yukarı Mahalle'de giriş taksimini açmaktadır.
Nedir giriş taksimi ? Meşkedilecek esere genel bir hazırlık hamlesi olup tek başına fazla bir şey ifade etmez. Kulakları esere hazırlar. Burada da gelişecek olayların çerçevesi açıklanıp, mekanın zamanın siyahbeyaz bir fotografisi çekilmekte, karakterler cilalanmaktadır. Ama bu fotoğraf siyahbeyaz olmasına rağmen adeta bir Man Ray fotografisidir.
Arkadaşları evini yaktıktan sonra "amaan boşver, dünya malı dünyada kalır" kalenderliğiyle donanmış bir Deni, hırsızlamak için çevirmedik dolap bırakmayan arkadaşlarına, yıllardır biriktirdiği paralarını emanet eden ve (bilmeden de olsa) gizli hazinesinin (arkadaşlarınca) hortumlanmasını son anda engelleyen Korsan ve dahi buna benzer meziyetlere haiz renklisinemaskop karakterler, gözümüzün önünden kayııııp geçmektedir. Böylece okura "vardı böyle bir zamanlar !..." hayıflanması yaşatmaktadır. Aynı hüneri edebiyatımızda Sait Faik Usta da göstermekte ve gözlerde buğu yaratma sanatını her okumada tekrar yaşatmaktadır.
Daha önce bu tarz satırlara aşina olmayan troller için kitabımız resmen zaman ziyanlığı olarak adlandırılsa da, bu üsluptaki satırlara aşina olanların (eski günleri yad etmek için bile olsa) bir daha okumaları, muhayyile genleşmesine yol açacaktır (garanti !...).
Haydi eski "tüfengler", iyi okumalar !...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder