22 Haziran 2023 Perşembe

"Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı" George Saunders'ın Okuduğum İlk İşi.


  Sadece 91 sayfa. Batının belli başlı eleştirmenleri, yayımcıları pek övmüşler yazarımızı (hiç de hazzetmiyorum, sanatsevicilerinin (Can Baba'ya bin selam!) şakşakladığı isimleri (yanlış belki ama böyle)).
   Kabul etmeliyim ki okuduğum (ki az da sayılmaz) her şeyden farklı bu metin. Kimi zaman PKD (Philip Kindred Dick)'in halüsinejik evrenini anımsatsa da günümüzün hallerine keskin bir eleştiri getirdiği kesin. Bilimkurguyu didikleyen biri olarak kesinlikle bilimkurgu olmadığını söyleyebilirim. Bildiğimiz herhangi bir canlıya ilişkin görülmemiş standartlara sahip kahramanları düşündüğünüzde fantastik bir fabl olarak değerlendirebilirsiniz. Yalnızca metnin politik eleştiri dozunun pek şanjanlı olduğu kesin. Ülkeler hukuku, politika, siyaset bilim, medya hakkında kimi zaman gülümseten tespitleri var. Tedrisimizde yazarın ikinci kitabı "Kurtuluş Günü"ndeki öyküler var. Onları da bir tadalım, yazarımızı daha iyi tanıyalım, üslubu içselleştirelim; belki devamı gelir. 

20 Haziran 2023 Salı

"Ömür Diyorlar Buna" Bayan Tunç'tan Öyküler.

   188 sayfa, üç bölüm, 22 öykü.
   Öykü denilince kriterim hep Sait Faik Usta olduğundan elimde olmadan beklentimi yüksek tutuyor ve bedbaht oluyorum. Bunda da aynı oldu işte. Yazarımızın romanlarını pek keyifle kıraat ederken aynı frekansı öykülerde de bulmayı bekledim. İki günde bitiveren öykülerin okunma hızı dikkate alındığında bu yanlış anlaşılabilir. Anlaşılmasın. Öyküler güzel, kimileri insanın bir yerlerine dokunuyor, bazı satırlarda sizi anlatabiliyor ama bence yazarımızın romanları daha bir güzel. 
   Öykü okumak üzerine çalışmam ve yeni kriterler belirlemem gerekiyor. Kimi dostlarımın yazdığı öyküler, bunlardan daha iyiydi mesela. Beklenti eşiğimi düşürmeliyim yoksa öykü kanallarım kuruyacak. 

14 Haziran 2023 Çarşamba

"Memnun Kalırsın" Sert Öyküler.

 Sanatçıyla eserini ayırmakta güçlük çekiyorum ama sonunda başarıyorum. Cemal Süreya okurken, karısına şiddet uyguladığını (zavallı Seniha), Vudielın filmi izlerken üvey kızıyla evlendiğini, Schopenhauer düşünürken aşırı bohem yaşamını unutmayı başarabiliyorum. Bu kitapta da güç oldu ama oldu trafikte birini öldürmüş ve sonrasında sıkı çarşafa dolaşmış birinin satırlarını okumak.
   Üç bölüm, 15 hikaye. Şahsi hikayeler belki de gerçek hayatta olmuş kısa zamanların satıra dökülmüş hali, çürüme hikayeleri kurgulanmış belli ama gerçekte olabilmesi mümkün haller (Klimacılar pek çarptı beni), olağan hikayeler ise fantastiğe göz kırpan (şahsen en çok sıkıldığım) beş öykü. 
   Yazarın her kitabında olduğu gibi sert, acı, bitirince ağzınızda kekremsi bir tat bırakan sayfalar (Bayan Begonvil'in karşı maddesi). Okunur mu okunur.

11 Haziran 2023 Pazar

"Bayan Begonvil" Yıldız Alatan'ın Son Macerası.

   Sayın Öz'ün Yıldız Alatan serisi pek tuttu. Bunu 172 sayfacık cep boyu bir kitaba istenen yüksek fiyattan anlayabiliyoruz. Ne zamandır rafta, haftasonu yapılan 1100 km.lik bir otomobil yolculuğunda arka koltukta otururken bitirilmeyi bekliyormuş. Öyle de oldu. 
   Yıldız Alatan Yunanistan'a bir yaz tatiline gider. Gelişmeler onu kayıp bir kızın izini sürmeye iter, olaylar gelişir.
   Her Alatan serisinde olduğu gibi bölümler dikilen kıyafetlerle adlandırılmış, 1980'li yılların sonunda geçen novellamız dönemin popüler şarkılarından örnekler veriyor, ağlayan kek tarifi veriyor, güzel tatil beldelerinin tanıtımını yapıyor (insanın içinden Tolo'ya gitmek geliyor okurken) bunların üstüne bir de kayıp bir kızın izini sürüyor. Her seride olduğu gibi olaylar çözülüyor (ki arkası gelebilsin).
   Bu seriyi okurken aynı Murakami kitaplarını okurken hazzı almam ilginçtir. Haruki Bey'in kitaplarını okurken de artbenliğime bir huzur, bir düzenlilik hissi yerleşir. Olaylar ne kadar büyülügerçeklik olsa da bu düzen, huzur hissi kitap bitene kadar kaybolmaz. Yaprak Hanım'ın kitabı da aynı hazzı veriyor. Bir kere başkahramanımız çok onat, sakin, düz bir insan, her işi rast gidiyor, şüpheli tarafından kaçırılıp iki gün zincirlere bağlandığında bile bu duygu kaybolmuyor (adeta insanın Yıldız Alatan olası geliyor). Çevresindekiler de buna keza ("keza"! iyiden tekaüte bağladım) onu tamamlayan kişilikler. Adeta bir Ertem Eğilmez filmi. Bu açıdan gerçeklikten kopuk olduğunu düşünebilirsiniz (benim çevremde hiç öyle kişiler yok!). Son okuduğum öykü kitabının karşı maddesi olduğunu (E.Serbes "Memnun Kalırsın") rahatlıkla söyleyebilirim (o da adeta bir Haneke filmi). Her ikisini de okumalı ama hayatınızda ilginç şeyler (Çin bedduası) oluyorsa Yıldız Alatan maceraları okumak daha iyidir.

"Uykusuzluk" 27 Yıl Önceki Tadı Yok.

   Ralf Rabırts, sevdiceği Kerılin'i kaybettikten sonraki yalnızlığa alışmakta olan 70 küsur yaşlarında bir tekaüt. Uykusuzluk çekmeye başlar. Dalmakta bir sorunu yoktur ama gitgide erken uyanmaya meyillidir. Derken uykuları günde 2 saate falan düşer. Bunun yanında bir de gündüz gördüğü halüsinasyonlar vardır. Bu arada bu durumda olan tek kişinin kendisi olmadığını öğrenir. Olaylar gelişir.
   İlk 1996'da Remzi kitabevinin edisyonunu okumuş, pek beğenmiş, hemencecik de kütüphaneme atmıştım. 1999 Depreminde gitti kitaplarım. Gaile derdi arasında bir daha edinip okuyamadım. Sonra aklıma geldikçe (ki Sai King, karakter ve artalan betimlemesini şükela yapar bu kitapta) edineyim dedim. O da nesi! Kitap piyasada yoktu. Ara ara baktım internete, her girdiğim sahafta sordum. Yalnızca nadir kitaplar satan bir sitede hakikaten nadir olarak satışa sunuldu, fiyatlar da coşmuş olduğu için almadım. Geçenlerde Altın Kitaplar yeniden yayınladı, derhal edinip 27 yıl önce başladığım gibi bir heyecanla başladım. İki yıl öncesinden fakire bu musibet (insomnia, uykusuzluk) tebelleş olduğundan daha farklı bir merakla başladım üstelik. Kitapta, yakında tecrübe edeceğim yalnız hayat üzerine de külli kıssalar vardı. 
   Bir kere kitabın yeni baskısı eskisinden 139 sayfa fazla (ya eskisi kısaydı ya da bu uzun, bilemedim (Remzi 645, Altın 784 s.)). Roman her King işi gibi güzel bir zaman, zemin, karakter kurgusundan sonra yavaştan tırmanıyor, son 50 sayfada pik yapıyor, son 10 sayfada da toparlanıyor. Uykusuzluğun getirdiği halüsilasyonlar ve ona bağlı olan kavramlar pek çarpıcı (bildiğimiz dinlerin hepsine fake atıyor (ne işim olur fake le) mandepsiye bastırıyor. Yazarın opus magnumu "Kule" serisinin bir alt işi olduğunu söyleyebiliriz. King'in böyle birçok işi vardır ve çoğunlukla da iyidir. 
   Nedir: ya fakir bu 27 yıllık sürede değişti, ya kitabın eski çevirisi daha iyiydi. Bir türlü eskiden aldığım hazzı alamadım okurken. Özellikle kitabın ikinci yarısında fenalıklar bastı. Bu arada bilim tarihi çalışıp, beyin köşeleşti mi, hayalgücümü eskisi kadar iyi kullanamıyor muyum bilemedim ama eskiden herkeslere hararetle tavsiye ettiğim bu romanı artık sadece hayalgücü kuvvetli bilimkurgu okurlarına önerebiliyorum.