24 Ekim 2021 Pazar

"Medet" Sezgin Kaymaz'dan Daha Uzun Öyküler.

 

   242 Sayfa, beş öykü. Kimi karanlık, kimi pesimist öyküler. Ancak okurken hep dudağınızın kenarında bir gülümseme (yazarımızın kaleminden humor damlıyor). En çok son öykü "Tevzatde Kim?" gözümde canlandı. Kaymaz'ın bir önce okuduğum öykü kitabı gibi buradakiler de kimi biyografik ögeler taşıyor zannederim. Ancak şurası (zannımca elbette) kesin ki: Bayan Kaymaz'ın sevgili oğlunun ölümle ve köpeklerle bir meselesi var. Bunun için bu hafta itibarıyla "Lucky"ye de başladım. Bitince yine bu sayfalarda!

"Bakele" Sezgin Kaymaz'dan Öyküler.

 200 Sayfa, 34 Öykü. Öyküler fazla uzun değil. Hepsi dimağda bir tat, tende bir doku yaratıyor. Öykülerin tümü anlatan orijinli. Pek gözümü yaşartanlar olduğu gibi gülümsetenler de vardı. "Bakele" ve "Mücver" sinemi deldi. 200 sayfa gözünüze uzun gelmesin. İstanbul-Ankara arası rahat biter, yolun nasıl geçtiğini anlamazsınız.

21 Ekim 2021 Perşembe

"Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir" Sezgin Kaymaz'ın İlk Romanı.

   Edebi zevkine güvendiğin bir dostumun önerdiği yazarımızın, okumaya ilk hangi kitabından başlayayım diye sorunca cevap: "Tabiy ki ilk romanından" oldu. Fakir de edinip oturdu başına. 323 Sayfalık romanımız iki günde (sadece akşam, gece, sabaha karşı okumalarında) bitti. 
   Musa, Uzunharmanlar'a yeni taşınır. Komşular, esnaf, bitmek bilmeyen mide bulantısı, demlenen çaylar, velhasıl herşey oldukça gariptir. Üstüne üstlük bir de evdeki hayaletle kafa barıştırınca olaylar gelişir.
   Yazarımızın dili akıcı, kalemi kıvrak, argo gırla, bölümler kısacık, takibi kolay. Son 30 sayfaya gelmeden fantastik bir roman okuduğunuzu anlamıyorsunuz. Gerçi anlamıştım birşeyler ama ne yalan söyleyeyim, sonlara doğru bitirme hevesim iyice arttı. 
   Öyle altını üstünü çizerek okuyacağınız fazla bölüm yok ama kimi kitaplardan yer eden sözler vardır insanın aklına. İşte böyle bir cümleyi burada Erzurumlu Teyze söylüyor: "nereye gidersen git, birşeylerden kaçmak için değil canın istediği  için git. Çünkü döndüğünde kaçtığın şeyler daha da büyümüş olarak seni bulacaktır. Ormanda kafa dinlemeye şehrin kaosundan kaçmak için değil, ormanda kafa dinlemek için git."
   Böyle olunca yazarımızın "Bakele", "Medet", "Lucky" ve "Kün"ünü de edindik. Demektir ki önümüzdeki günlerde bu mecrada Bayan Kaymaz'ın sevgili oğlunun kitapları arz-ı endam edecektir çokça!

18 Ekim 2021 Pazartesi

"Bilim Kurgu Tekniği" Bilimkurgu Risalesi.

   6.45 yayınları basmış, kapakta Verne, P.K. Dick, Tarkovsky, Kübrick ve W.Gibson gibi türün ağır abilerinin isimleri var ve "Öykü, Roman ve Senaryoda Bilim Kurgu Tekniği" gibi açıklayıcı ve iddialı bir ismi var. Böyle olunca, bu konu hakkında okuyan yazan biri olarak okumamız kaçınılmazdı, öyle de oldu.
   Bir kere kitabımızın ana metni 35 sayfa (bu nedenle başlıkta risale dedim), "metinler" bölümü de bir 15 sayfa (burada bilimkurgunun önemli isimlerinin tür hakkındaki kelamları var). Hepi topu 50 kitap sayfasında, okura kapakta vaadedilen tekniği açıklamak bence mümkün değil. Bunu öngördüğünden olacak Sayın Çeker metnin son paragrafında "Para verip bu kitabı okuyan insanların daha sonra kendilerini dolandırılmış hissetmemeleri için, Edebi Teknikler adlı kitapta yaptığım uyarıyı tekrarlamak istiyorum: Yazınsal yaratıcılık bir yetenek işidir." diyor. Meali: yeteneğiniz yoksa okuyacağınız hiçbir şey sizi yazar yapamaz. Böyle olunca roman yazmak isteyen kariye ister istemez Sai King'in "Yazma Sanatı" adlı eserini önereceğiz. Bilimkurgu romanı yazmak isteyenler de YÖK'ün tez merkezinde bilimkurgu ile ilgili yazılmış çok detaylı metinlere bir göz attıklarında türle ilgili daha fazla bilgiye sahip olacaklardır.

13 Ekim 2021 Çarşamba

"Kumarbaz" Dostoyevski Eskimiyor!

 
   Bay Dostoyevski'nin işbu romanını okuyalı bir 30 yıl kadar oluyor. O zaman bende bir etki bırakmıştı (hiç bir zaman kumara uzak durmayı gerektirecek kadar yakın olmadım). Şu aralar bilimkurguya pek dadandığımdan "du bakalım biraz da eskileri karıştıralım" saikiyle oturdum 177 sayfalık novellamızın başına.
   Aleksey İvanoviç pek dertli bir genç. Öğretmenlik yaptığı zengin ailenin evlatlığına aşık. Bir kumar sayfiyesinde (var böyle bir şehir Roulettenbourg) olaylar gelişir.
   Roman 1866 yılında yazılmış. İnsanevladının neredeyse tüm paradigması (ne işim olur paradigmayla) perspektifi, çevresel faktörleri, idraki değişmiş. Öyleyse neden romanımız insanı hiç bırakmadan peşinden sürüklüyor? Her ne kadar romanımızda çevresel faktörler oldukça eski olmasına karşın, insanevladının o haris, muhteris karakteri pek değişmiyor da ondan. Fakir yine yazarımızın genç Aleksey'i ortaya oturtarak kurduğu o bombastik resme daldı gitti. Tüm karakterler (ayrıntılı olarak betimlenmemesine karşın) gözünüzde canlanacak kadar gerçekçi, tüm hissettikleri son derece sahici, romanın en önemli özelliklerinden serim/düğüm/çözüm sıralamasında olmadığı halde (belki de bunun 25 günde yazılmasının bir etkisi vardır!) sürükleyici. Paralel okumalarda değil, asıl okumalarda okunası.

12 Ekim 2021 Salı

"Alaycı Kuş" Nefis Distopya!

   Voltırtivis 1980 yılında oturmuş bir distopya yazmış. Hatırlatalım: bu alaycı kuşun IQ düşük izleyiciye yönelik çekilen açlık oyunları sinema filmi serisiyle hiçbir alakası (iyi ki de!) yok. 
   25. Yüzyıldayız. Tamamen mutlu olma peşinde koşan insanevladı çok yanlış yollara sapmış. Çoktan bitmiş okeye dönüyor farkında değil. Tüm gezegenimizdeki en akıllı varlık 9. nesil bir robot. Spofforth, ölmek istiyor programı engel oluyor. Paul ise tüm bu moron/moroneslerin arasında hasbelkader okumayı öğrenmiş. Okuduklarını anlamaya başlayınca döngüyü kırmaya niyetleniyor. Mary-Lou, mutluluk verici haplardan almadığından doğurgan. O da okumayı (hemi de Paul'den daha kolayca) öğreniyor. Olaylar gelişiyor.
   Yazarımızın "Fahrenheit 451", "Cesur Yeni Dünya" ve "1984" ü okumamasına imkan yok. 276 sayfalık romanımızda bu önemli eserlerin kokusunu elbette hissediyoruz. Ancak nedir: kitaptan sonra yaratılan birçok edebi/görsel eserin de kitabımızdan "esinlendiğini" elbette ki idrak ediyoruz. Her halûkarda; bilimkurgu ve edebiyat severlerin kayıtsız kalamayacağı bir distopyadır. Okumadan, anlamadan, düşünmeden, yokluk çekmeden, hemen çabuk sekse ulaşabilen, sormayan, harekete geçmeyen ve her nedense mutlu olmak için vardığı tüm hedeflerine ulaşan insan ırkının nasıl olup da çıkmaza sürüklendiğini görmek isteyenler de bulup okuyabilirler. 

2 Ekim 2021 Cumartesi

"Mevki Uygarlığı" Sosyolojik Bilimkurgu.

   Arka kapağında J.G. Ballard ve Douglas Adams'ın kitap hakkındaki sözleri var: "en büyük komedyen", "önemli mizah yazarlarından biri" diye. Kaldı ki fakirin bilimkurgu okurken en çok güldüğü kitap Otostopçunun Galaksi Rehberi'dir. İthaki de kitabı bir kez daha güzel bir kapakla basınca (daha önce de Metis basmış) aldık oturduk başına.
   Will Barrent kim olduğunu bilmeden bir hücrede uyanır. Hafızası silinmiştir. Sonra öğreniriz ki: suçluların Dünyada barınmaları istenmediğinden uzak bir gezegene kendi kurallarıyla yaşamaları için tecrite gönderilirler. Yeni ismiyle "402", kuralları suçlular tarafından oluşturulmuş bu yeni gezegende yaşamaya çalışır. Burada suç ve kötülük en büyük erdemdir. Olaylar gelişir.
   Kendi adıma okurken gülümsediğim yerler hiç olmadı. Zira Sheckley, kitabını mizahi bir biçimde yazmamış. Bilimkurgu olduğu da tartışılabilir. Zira (zira! (amcaya bağladım iyice)), bu türün iki önemli unsurundan novum, burada yok, bilişsel yadırgatıcılık da sadece sosyal açıdan var. Zihin açıcı bir tarafı olduğu kesin: toplumda suçlular (aklınıza yalnızca katiller, sosyopatlar gelmesin ama siyasi muhaliflerin, düzen karşıtlarının da "suçlu" olarak etiketlendiğini hatırlayalım) ilerletici bir rol oynar mı? Suçlu olmayan toplum, yeknesaklığa evrilir mi? gibi sorular sorduruyor. 
   Velhasıl: iyi bir bilimkurgu romanı olmamakla birlikte zihninizi çalıştırabilecek potansiyeli olan kitaptır. Meraklılarına öneririm.