29 Şubat 2024 Perşembe

"Pupa Yelken" Başucunda...

 Okumalarımı genellikle ikiye ayırıyorum. Bilgi almak için (bkz. bir önceki yayın) bilimsel yayınlar, perspektifimi değiştirmek, diğerkâmlık etmek için romanlar. Pupa Yelken bunların dışında bir yere kuruluyor. 
   Sadun Boro 1960'lı yılların sonunda, kendi yaptığı 10.5 metrelik bir keç olan Kısmet'le üç yılı bulacak bir dünya turuna çıkıyor. O yıllarda seyir, ancak gökyüzü rasatı (sekstant) ile mümkün, chartplotter, uydu telefonunu bırak telefon bile zor ulaşılabilir bir lüks. Demirledikleri limanlarda bazen varması haftalar süren telgrafla haberleşiyorlar. Öyle iptidai ve başedilmesi zor seyirler. Bu yolculukta Sadun Kaptan'a, eşi Oda ve miçoları "Miço" eşlik ediyor. Caddebostan'da başlayan anabasis, Dolmabahçe önlerinde bitiyor. 
   Daha önce dünya seyahatine çıkmış denizcilerin kitaplarını okumuşluğum var. Hatta Pupa Yelken'i yeniyetmeyken de okumuştum (o zaman sonsözler yoktu gerçi). Yaş alıp, serdeki deniz tutkusu kökleştikten sonra bir kez daha okumaya hallendim. Yaşadığım ilginç günler (Çin bedduası: Dilerim ilginç günlerde yaşayasın!) içinde, yatmadan önce Bay Boro ile sohbete oturduğumuz saatler benim için bozkırın ortasında vaha gibi oldu. O yüzden sündüre sündüre 5 ayı aşkın bir zamanda bitirdim. 
   Kitaptaki bilgiler güncel değil. Ekseriyetle gidilen yerin coğrafi, sosyolojik, kültürel özellikleri aktarılıyor okura. Bunlar geçen yüzyılda olduğundan bilgi edinme gibi bir saik yok. Ancak; (bu ancak önemli) Sadun Kaptan'ın üslubu o kadar oyuncaklı ve çekici ki; yazdıklarından bilgi almak ve perspektif genişletme gibi bir beklenti olmaksızın okuru kendine sımsıkı bağlıyor. Bu üslup, Boro'nun şeylere bakış açısı ve eylemleri hakkında okurda bir kanı uyandırıyor ve bu kanı güzel bir yere oturuyor. Bu minvalde, işbu neşriyat kütüphanemin göz hizasında bir yerlerde duracak ve arada yine yeniden okunacak. 
   Denize meraklısınızdır yahut değilsinizdir ama iyi bir insanın nasıl düşünüp nasıl eyleme geçtiğini merak ediyorsanız okuyunuz. Ben okurken zaman tünelinde ve paralel evrenlerde gittim geldim.


Sadun Kaptan 2003'de yeni baskılar için yazdığı sonsözde kıymetli inciler dökmüş. Aklımda kalan iki tanesi şöyle: 

  • Yelken seyrinin en güzel tatmin hissi, yaptığınız havai rasatların sonunda istediğiniz yerde olup olmadığınızı görmenizdir. Günlerce açık denizde seyredersiniz, hava şartları çetindir, sağlam rasat alamayabilirsiniz ama yaptığınız hesaplamalar sizi istenilen zamanda istenilen yerde çıkarırsa; bu çok büyük bir mutluluk getirir. Günümüzdeki elektronik seyir yardımcıları güvenlidir, emindir, kolaydır ama bu mutluluktan yoksundur. 
  • Turizm endüstrisi çok vahşidir. On yıllar sonra gittiğimiz aynı limanlarda, aynı insanları, aynı yaklaşımı bulamadık. İnsanlar, ilişkiler ticarileşmişti. Cesur yeni Dünya, bizim hatırladığımız iptidai ama samimi dünyadan farklıydı. Bunu geçmişe bir özlem değil bir tespit olarak yazıyorum. Yoksa elbette ki herşey değişir ama değişmeden önce yaşadığımız için şanslıydık. 

26 Şubat 2024 Pazartesi

"Bağışıklık Sistemi" Çok Akademik.

 Uzunca bir aradan sonra bitirmeyi başarabildiğim ilk kitaptır.  Bağışıklık sistemi fakire hep ilgi çekici geldiği ve başlığı "kısa bir giriş" olduğu için başladım, hızlı okumayla bir haftada bitti. Yalnız bitirene kadar oldukça ter döktürdü. Uzun da değil (126 sayfa), bölümler okurun ilgisini çekecek içerikte. Tek sorunu tıp fakültesi amfisinde okunsa hiç yadırganmayacak bir akademik üslupla yazılmış olması. Üst üste bilgi bombardımanı, düz insanın (misal: ben) hiç ilgisini çekmeyecek ıncık cıncık ayrıntılarla, detaylı bilgilerle; okuma ilgisini sabit tutması zor. 
   Ben de her benim yapacağım gibi hızlı hızlı okuyup, bölüm sonlarına yoğunlaştım. Ortamlarda bön bön bakmayacak kadar bilgiyi özümsedim ve hemencecik rafa koydum, yakın zamanda bağışlanmak üzere. Aklımda kalan ilginç bilgilerden biri: çok steril ve temiz ortamlarda büyüyen çocukların alerjenik olduğu. Bunun bir bilimsel gerçek olduğunu iddia etmiyor Herrn Klenerman ancak istatistikler bunu doğruluyormuş. Öyleyse bırakın sabileri azıcık çamurda da yuvarlansınlar. Bilgilenmek için önereceğim bir neşriyat değildir. Kısa bir giriş yaftasına aldanmayın, buradaki bilgilerin birçoğunu immünoloji uzmanlarının bile bildiğinden şüpheliyim (ama ispat edemem).

 

13 Şubat 2024 Salı

"Poor Things" Lanthimos'un Son İşi.

   Sayın Lanthimos 2015'de Lobster ile holivutun kanatları altına girince aklımdan yine özgünlüğü gidecek bu cevherin dediydim. Parayı bulunca prodüksiyonlar coştu. Kutsal Geyiğin Ölümü sarsıcıydı. The Favourite ise görsel açıdan aşırı zengin, odaklandığı sorular ise biraz kısıtlıydı. Fakir Şeyleri bu saikle pruvaya almıştım. 2018'den beri sadece üç kısa film çeken yönetmenimiz nasıl bir şey hazırlıyordu acaba?
   2s21d süren filmimiz sular seller gibi akıyor. Fakirin en çok sevdiği tür olan steampunk bir dünya oluşturulmuş. Gözde oyuncusu Emma Stone döktürüyor. Renkler göz yakıyor. Kostümler, dekorlar, CGI'lar (o gemiye bittim (yeşil baca dumanları falan)); kordela bittikten sonra en çok akılda kalan şeyler oluyor. Favourite'de yapılan akıllara zarar dans sahnesinin bir benzeri burada da var (çok sakil durması gerek ama nedense insanın hoşuna gidiyor). Bunun yanı sıra elbette yönetmenimizin verdiği birtakım mesaj kırıntıları, soru başlangıçları var. Nedir: hiçbirinin dibine inmemiş yahut özellikle böyle bırakmış. İzleyiciye de biraz alan bırakmak gerek değil mi?
   Bir uyarı: sabi sübyanla izlemesi sıkıntılı olabilir. O yaşlardaki sabiye bazı pozisyonların açıklanması yüz kızartır. Buna mukabil soft pornoya kayan o kadar sahnede, sinemadaki erkeklerin (onları da gözlemledim bu arada fularımı takıp) aç gözlerle sırıtarak değil, basbayağı gözlerini kısmış, sorgular tarzda izlemeleri gözlerimi yaşarttı. Fakire göre bu bile bir başarı göstergesidir filmimiz için.
   Velhasıl; hem gülümsemek (filmimiz çokça gülümseten ögeleri de içerir ("neden insanlar hep bunu yapmıyor?" sorusu yardırmıştır mesela!)), hem de çeşitli şeylere değişik açılardan bakmak isterseniz izleyiniz efendim.
PS: Okumalar ağır aksak da olsa devam ediyor. Bitince buralarda yazmaya çalışacağım bir iki satır.