Kraliçe Anne pek mutsuzdur. Hem hasta hem mutsuzdur (intihar kokteyli). Neyse ki Leydi Sera kendisini bu mutsuzluktan nev-i şahsına münhasır yöntemlerle çekip çıkarabilmektedir. Aniden bir hizmetçi zuhur eder : Ebigeyl. Ebigeyl de Leydi Sera'nın kalibresine yakın ve hatta daha da oyuncaklıdır. Kraliçenin gözdesi kim olacaktır ?
Köpekdişleri ile başlayıp, Istakoz'la devam eden ve nihayet Kutsal Geyiğin Ölümü ile biten Lanthimos maceramızdaki son evre işte bu. Nereden bakarsanız pembe dizi senaryosu (iki kadının, bir diğeri üzerindeki güç mücadelesi). Yorgo Bey, ilk filminden bugüne hiç sektirmeden ana akım sinemaya adım adım yaklaşıyor. Yaklaştıkça sinematografik olarak gelişiyor, verdiği mesajlar ehlileşiyor (para uslandırır mı insanı?).
İki saate yakın süresi (1s59d), genellikle iç mekanlarda yapılan çekimleri, usta işi küçük sinema oyunları, (yönetmenin alamet-i farikası haline gelmeye başlayan) balıkgözü (geniş açı mı deniyor ona?) kadrajları, tavşanları (bak yine farika (Kutsal Geyik'te de vardı tavşanlar)), uzun süre bakınca halüsinojen etkisi yapan dekorları, bir acaip abartılı makyajları, iyi rol kesen üç başrolü (yalnız Olivyakolmın yevmiyeyi hakketmiş arkadaş!), dekor gibi duran erkek karakterleri (başat kadınların yanında dildo (Amanın! çoluk çocuk var) biblo gibi oturakalmışlar), bolca metaforları (-neredeyim? -cennette, bu da Tanrı!), başdöndüren goblenlerine (onlarda bile metafor var (doyamadın metafora Yorgo!)) karşın hiç ilgiyi düşürmeden kendini izlettirdi.
Kendi adıma, Kraliçe'nin huzurundaki garaip dansta (ama ne dans) gülmelerden kopayazdım. Başka yerler de gülümsetti. Merak b.kuna sonuna kadar izlerken "yav iyi kostümlü pembe dizi mi izliyorum ne?" diye düşünmeme karşın, film bittiğinde içimde kalan his nedense "hımm, değişik film olmuş" türünden bir şeylerdi. Elbette filmimiz bittiğinde, tarihi olayların filmle örtüşüp örtüşmediğini de araştırdım. Evet bazı şeyler örtüşüyor ama neticede belgesel film izlemiyoruz, senaryoya dokunan insanlar da tarihçi değiller.
Bayan Lanthimos'un sevgili oğlunun (fakire göre elbette) en kuvvetli filmi değildir (tartışmasız Kyodontas'tır o!) ama zayıf film de değildir. Siz siz olun benim yaptığım gibi malum ortamlardan izlemeyin (ne yapalım bünye sinemalarda gösterilmesini beklemeyecek kadar sabırsız), ortada ciddi bir sanat yönetmenliği var. Gidin salonlarda görün...
güzel kitap, paylaşım için teşekkür ederim :)
YanıtlaSilPaylaşımlarınızı severek takip etmeye çalışıyorum daha nice paylaşımlarınız olur inşaallah...Sıkılmadan dirayetle :)...Selam ve Dua ile...
YanıtlaSilSelam ziyareti :)