Dikkat buyurunuz ! Film demiyorum "eser" diyorum. Çünkü birazdan tanıtacağımız eser sinema değil, film değil başka türlü birşeydir. (ne ağaca benzer, ne de buluta, burası gibi değil gideceğim memleket, denizi başka deniz, havası başka hava (ne dağıldık yahu))
1564'de flaman ressam Pieter Bruegel, "The Procession to Calvary" diye bir tablo yapar. İsa çarmıhını taşıyordur: Günümüzde Viyana'da sergilenen detay manyağı bu eser Yönetmen Leh Mayevkski'ye ilham verir ve bunu çeker.
Her sekans tablo gibidir. Senaryo yok sayılabilir. Altyazı, çevirmenleri bayram ettirmiştir. Tüm diyalogları toplasan bir Yılmaz Özdil yazısı etmez. Brüügel rolünde Ratçır Hauer (Bladerunner'den beri hastasıyız), diğer belli başlı rollerde ise Maykıl York ve küçükemrah'ın ağlarken takındığı kaş stili kaşlı Şarlot Rempling (Bkz.aşağı) varlar. Oyunculuktan ziyade poz verme vardır. Zira yapımımız bunu gerektirmektedir. Müzikler, kostümler, dekor, mekanlar herhangi bir eleştirel kritiği darmaduman edecek niteliktedir. Anlatılmaz yani, görülür.
Nedir : bu eser izlenmez, seyredilir.
Bugüne dek edebiyattan sinema uyarlaması görmüştüm de tablodan sinema uyarlaması görmemiştim. İyi oldu. Resme fazla müeddep olamasak da vardır bir tecessüsümüz. Lakin bu tecessüsün sıkleti bu eseri seyretmeye kafi gelmemiştir. (başıma taş mı düştü ne ? Bülent Ersoy (I robot) gibi konuşmaya başladım). Yani benim güdük resim bilgim bu eserden yeteri kadar zevk almamı engellemiştir. Yönetmenin ve ekibin çabası her türlü takdire şayandır.
Brüügel'in tablosuna daha önceden de aşinaysanız, resim sanatına meraktan ziyade alakalıysanız, resim müzelerinde bulunan tablo önü bankları kullanıyorsanız bu yapımı seyretmeyi kaçırmayınız. Değilseniz de uzak durunuz. (mesela Bela Tarr sevenler sevecek (zira renklidir), Turin Atı'ndan kaçanlar, bundan da kaçacaktır (bu bilgi iflah olmaz sinefiller içindir)).
Sinema sanatına tutkunsanız bu tarz ilk uyarlama olduğundan izlenir, ama ikincisi çekilse izler miyim ? Hiç zannetmiyorum.
Tanıtım biter...
Nedir : bu eser izlenmez, seyredilir.
Bugüne dek edebiyattan sinema uyarlaması görmüştüm de tablodan sinema uyarlaması görmemiştim. İyi oldu. Resme fazla müeddep olamasak da vardır bir tecessüsümüz. Lakin bu tecessüsün sıkleti bu eseri seyretmeye kafi gelmemiştir. (başıma taş mı düştü ne ? Bülent Ersoy (I robot) gibi konuşmaya başladım). Yani benim güdük resim bilgim bu eserden yeteri kadar zevk almamı engellemiştir. Yönetmenin ve ekibin çabası her türlü takdire şayandır.
Brüügel'in tablosuna daha önceden de aşinaysanız, resim sanatına meraktan ziyade alakalıysanız, resim müzelerinde bulunan tablo önü bankları kullanıyorsanız bu yapımı seyretmeyi kaçırmayınız. Değilseniz de uzak durunuz. (mesela Bela Tarr sevenler sevecek (zira renklidir), Turin Atı'ndan kaçanlar, bundan da kaçacaktır (bu bilgi iflah olmaz sinefiller içindir)).
Sinema sanatına tutkunsanız bu tarz ilk uyarlama olduğundan izlenir, ama ikincisi çekilse izler miyim ? Hiç zannetmiyorum.
Tanıtım biter...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder