Önce uyarımı yapayım : eğer bir köpeğiniz yoksa, ya da zamanında bir köpeğiniz olmadıysa, en azından bu türe sıcaklık duymuyorsanız romanımıza fazla kanınız ısınmayabilir. Okumasanız da olur.
Bay Ostır yine bizi şaşırtmaya devam ediyor.
Uçuk şair, iflah olmaz Noel Baba, aylaklık doktoralı Bay Vili ile köpeği Bay Kemik'in (asıl dilindeki melodik ahengi daha firfirikli olduğundan bundan kelli sefil tanıtımımızda kendileri Mistır Bons diye anılacaktır) hikayesi gibi başlayan novellamız ilerleyen safhalarda protogonistin Mistırbons olduğunu görmemizle hafif bir afallatma tattırmaktadır. Arada fantastik sayfalar da içeren kitabımız özellikle hayvanseverlere ilginç tatlar yaşatacaktır.
Karşımızdaki bir haçiko bir lessi değil. Dümdüz bir köpek (böyle de demeyeyim de Mistır Bons diyeyim, baya baya sevdim kendisini çünkü). Bay Ostır'ın birçok yapıtında olduğu gibi, hayalle gerçek arada karışmaktadır. Bir süre sonra alışıyor ve ritme kendinizi kaptırıyorsunuz. Zaten Mistırbons'un dünyasına girdiğinizde ilginç bir değişim geçiriyor ve olaylara pek de zorluk çekmeden onun gözünden bakar, değerlendirir oluyorsunuz.
Öyle roman olacak bir kurgu olmasa da fantastik gerçeklik hissi uyandırır bünyede.
Daha fazla ipucu spoyler sayılabileceğinden kıralım kalemimizi, keselim tanıtımımızı.
İlk paragrafta belirtilen özelliklerdeyseniz kaçırmayın. Eğer bir köpek sahiplenmeye niyetleniyorsanız yine kaçırmayın (alacağınız sorumluluğun idraki açısından).
HAMİŞ : Romanın içeriğinde hemen sezemediğim bir alt mesaj (sosyolojik tespit vs.) var mı diye düşünüyorum da, şu an bulamıyorum. Belki ikinci okumada çıkar. Sezen varsa lütfen bana yazsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder