Kızı Meral Ataç Tolluoğlu oturmuş, genç Cumhuriyetin edebiyatta yazında söz sahibi eleştirmeni Nurullah Ataç'ı kendi gözünden kaleme almış. Ataç'ın denemelerine, eleştirilerine, çevirilerine hayran olabilirsiniz lakin Meral Hanım (en azından kalemşorluğu) hiç babasına çekmemiş. Kimi onbeş onaltı sayfalık kimi ise bir iki sayfalık başlıklar halinde babasına ait aklında kalanları pek de edebi olmayan ve neredeyse kuru diyebileceğim bir üslupla okura aktarmış.
Anlatılanlar ışığında tanıdığım Nurullah Ataç'a pek kanım ısınmadı, hatta bir iki yerde ciddi ciddi soğudum kendisinden. Sonradan kendi kendime yorumladığımda : Nurullah Bey'in sadece düşünsel hayatı dışındaki hayatının yansıtıldığını, satırlarda geçen yaşanmışlıkların sadece ev yaşantısı olduğunu idrak ettim.
Eskilerin bir dediği vardır (pek de severim) "ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz". Okuduklarım sadece (bu deyiş üzerinden değerlendirdiğimizde) "laf" kısmı idi. "İş" kısmına gelince durum biraz değişiyor. Ataç'ın dil üzerindeki titizlenmesi, ödün vermezliği, emekleri; hakikaten takdir edilmeyecek gibi değildir. Toplumun mihenk taşlarının en önemlisinin dil olduğunu idrak etmiş, bir toplum için gelişmenin ve yaşayakalmanın yegane unsurunun dil faktörü olduğunu o günlerde dahi sezebilmiş ve bunun için elinden geleni (çevresindekileri kırmak pahasına dahi olsa) tereddütsüz yapmıştır. Kendisini sadece bu kitap üzerinden değil, yaşadığı dönemin şartları düşünülerek ve yaptığı işler incelenerek değerlendirilmesi ve tanınması çok daha yerinde olur.
Diye düşünüyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder