8 Nisan 2012 Pazar

"Labirent"

   Sinemaseverler için ağ güncemizdeki ilk Türk filminin tanıtımını iftiharla takdim ederim. Tolga Örnek kardeşimizden : Labirent.

   "Muharebeyi kaybeden komutan Napolyon'a rapor verir. 

   - Kaybettik.
   - Neden kaybettiniz ?
   - Bir çok  sebepten.  Şöyleki : önce barutumuz bitti.
   - Tamam. Bu kadarı yeterli.."


   Bu anekdotu hatırlayalım ve yazımıza devam edelim.


   Filme yönelik eleştirilerimiz olacak mı ? Elbette ki, hemde bir sürü. Ancak bu demek değildir ki, film olmamış. Tür olarak karşılaştırdığımızda batıdaki aksiyon türü filmlerden neyi eksik ? Tabiy ki de bütçesi. (Tamam. Bu kadarı yeterli)  Holivut'un yaptığı bu tür filmlere bakınca bütçenin ciddi rakamlara ulaştığını görüyoruz. Bir de filmimizin bütçesine bakalım. Sonra da bu bütçeye çekilen yabancı filmlere bakalım. Vallaha yüzlerine bakılmaz. Bu yapım yine sonuna kadar seyrettirdi kendini. Casusluk, aksiyon, komplolar, insan ilişkileri, yarım yamalak bir aşk hikayesi de var. Eee daha ne olsun. 


   Eleştiriler :


   Başroller olmamış (bence tabii).
   Boynu kesilen adamdan, boynundan kurşun yiyen adamdan kuş kadar kan çıkmaz.
   Başrole; ingiliz acanla yapılan atar sahnesinde Gadfadır repliğini okutmak, sinema manyaklarının gözünden kaçmaz.
   Güvenlik merkezi akşam kapatılmaz, hep açıktır orası (Bkz.filmin sonu)
   Hücre evi baskınına tektabancasüpermen gibi gidilmez, desteksiz olmaz o iş.
   Daha böyle bissürü eften püften şeyler yazmaya enerjim bitti.


   Şimdi de olumlu eleştiriler :
   Yönetmen (ya da görüntü yönetmeni) aile içi ve sosyal sahneleri yumuşak ışıkta, bej filtreyle, aksiyon ve iş sahnelerini soğuk, sert ışıkta çekmiş ki dikkate şayandır.
   İstihbarat, emniyet jargonu araştırılmış, terminoloji kısıtlı da olsa kullanılmış.
   Aksiyon sahnelerine diyecek yok. Özellikle patlamalar, vuruşmalar hiç göze batmıyor. Gayet gerçekçi. Hatta ilk kez bir Türk filminde böylesini gördüm. 
   Tempo finale doğru hızlanıyor. Kurguculara bravo, brava.
   Müzikler yerinde yedirilerek kullanılmış.
   Meltem Cumbul'u hakikaten hiç sevmem ama son sahnelerde ağlarken ağzından salya gelmesi bana çok gerçekçi geldi. O anda içim ısınır gibi oldu.


   Velhasıl : uyduruk Stivın Segal, Kristofır Vandam, Çekiçen (Emine Bacıya selam olsun !) filmlerine vereceğinz paraya, gidin Labirent'i görün. Vizyondan çabuk kalktı, yapımcılar da zarardalar, DVD'sini alın, visidisini alın, o da olmazsa (yayınlanırsa) televizyonda seyredin reytingi artsın. Da böyle yapımlar olsun, olabilsin. Emeklemeden koşulmaz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder