Ferhan Bey'den insanı gülümseten kendine has üslubuyla bir denemeler silsilesiyle karşı karşıyayız bibliyofiller. Kendi hesabıma birbuçuk gün sürdü okuması. Bunda kitabın hacimli görünümünüyle düz orantılı büyük puntoların da etkili oldu tabiyki. Her neyse, ustanın okuması güzel, tespitleri çarpıcı, aktardığı fikirler düşünmeye ve hatta sahiplenmeye değer. Yine de bir "Kazancı Yokuşu" değil tabi. Sayın Şensoy'un aşağıdaki tespitlerini bir okuyalım :
- Demokrasi bize tepeden indirildiği, mücadele edilerek kazanılmadığı için kıymeti bilinmemekte, çoğunluğun tahakkümüne dönüşmekte velhasıl çarçur edilmektedir.
- Okul bize bir meslek kazandırmaz, bir öğrenme disiplini sağlar.
- Demokrasi konusunda enseyi karartmamalıyız zira kronojik sıraya göre daha rönesans yaşamamız gerekmektedir (al sana cemaat rönesansı !)
Üçünden ikisine katılıyorum (serde kötümserlik var ya)
Bir de Haldun Taner Beyefendiden aktarılan aşağıdaki satırları bir okuyalım :
"elektronik dönem, bizi bir bakıma alfabeden, matbaadan önceki zamanlara götürdü. Koca bir kabile halkı gibiyiz sanki. Köy alanında olup biteni izleyen, ümmi bir kabile halkı gibi, dünyanın gidişatını bu ışıklı pencereden izliyoruz. Yazı nedir ? Bir çeşit simgedir. Soyutlamadır. Okuma nedir ? Bu simgeleri kafada düşünce haline getirmektir. İnsan okuduğu ile arasına bir mesafe koyabilir. Onu objektif şekilde tartabilir. Şu halde okuma gelişmiş bir dönemin ürünüdür. Görme ve işitmeye dayanan algılama ise, ilkel insan topluluklarının algılamasıdır. Eğitim, haber alma, sanat audiovisuel'le bir kolaylığa indirgeniyor. Milyonlarca insanın kültür seviyesi, daha doğrusu kültür seviyesizliği, ortalamasına seslenmek zorunluluğu, televizyonu ister istemez dünyanın her yanında oniki ondört yaşında bir çocuk zekası ortamına düşürüyor."
tamamına katılıyorum.
Nedir : günlük hayhuydan sıkılıp, okuyup rahatlamak istiyorsanız, okuyunuz, gülümseyiniz, düşününüz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder