Diznii oturmuş; amerikan model anababalara bol meşazlar saçsın, fantastik ögeleri de olsun, çocuğun bacaklarına yapraklar yapıştırayım fazla efekt parası da vermeyeyim, ailece rahatça seyredilsin (her sinemada gösterilsin, kar marjımız artsın), yaş sınırı olmasın (kar marjımız artsın), bol sinemada gösterime girsin (kar marjımız artsın), oddboy (yeşeren sabi) arada güneşi selamlama hareketi yaparken 360 derecelik çekimler yapayım (K-pax'dan intihal), çevrecilik meşazlarını da pas geçmeyelim (kar marjımız artsın), kurşun kalem de kullanmak neymiş ? gibi idealastik (dilimize yine yeni bir sıfat hediye etmekteyim) bir sinemasal yaklaşımla bu filmi yapmış. İbretle seyrettim...
Konusu : çocuk sahibi olmak için tırım tırım tırmalayan sempatik genç çiftimiz, hayallerinin çocuğunun özelliklerini yazdıkları kutuyu (nedense) bahçelerine gömerler ve olaylar gelişir.
Normal zekaya sahip insankişisi için çekilir eziyet değildir. Cuno'daki ikircikli Cenifır Garnır, Voriyır'daki çaresiz Coyıl Ecırtın bildiğiniz ortaoyunu ibişi olmuşlardır. Onların yerine ben üzüldüm. Hele yeşeren sabinin müzik yaptığı sahnelerde ona eşlik etme çabalarını izlerken (bkz.aşağıdaki fotografi) müteessir göz pınarlarınmdaki yaşların yuvarlanmalarına engel olamadım.
Buldumcuk olan annebaba modellerinin yaptığı aklazarar davranış silsilesinden (var mı böyle modeller ?) tiskindim (öyle miydi o ?). Deyvid Mors'a, Emıt Volş'a, Dayen Vest'e (yardımcı oyuncular (üstelik sağlam oyuncular)) üzüldüm. Bir suçu olmamasına rağmen filmin tümüne duyduğum antipatiye kurban giden iri gözlü yeşeren sabi Siicey Edıms'a sinir oldum.
Buna rağmen "ben çocuğumla rahatça seyredecek, kafamı da yormayacak, şöyle 0-6 yaş arasına verecek meşazı olan, ideal mekanlarda geçen, hayattan kopuk bir film izlemek isterim" derseniz, saygı duyarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder