9 Aralık 2012 Pazar

"Der Krieger und die Kaiserin" Kaderimse Çekerim !....

    Bu aralar Almanların dikkat çekici yönetmeni Tom Tikver'e sardık. Haydi hayırlısı... Ben bilmiyordum koşlolakoş'u da yönettiğini, ama önce bunu sonra onu görseydim anlardım. Bu kadar kişisellik yeter. Gelelim nesnele :
   Piyano sesi eşliğinde yazılan bir mektubun; posta sisteminde gittikçe daha karmaşıklaşan makinelerde işleme girdikçe, görüntülerle doğru orantılı olarak çetrefilleşen müziğe dikkat ettiğimizde, sinema müzik korelasyonu açısından sağlam bir yapıtla karşı karşıya kaldığımızı anlıyoruz. (cümle birazcık uzun oldu ama idare edin)
   İlerleyen dakikalarda : karakterlerin işlenmesi, kurgunun oturması, müzik sahne uyumu, kadrajlar, senaryo akışı, kimi sahnelerin çekimi (bodo'nun uçma egzersizi ve özellikle final, AH o final sahnesindeki geçiş !. (fotoğraftan filme ne ara geçip, helikopterden ne ara uzaklaştın zalım görüntü yönetmeni)(çatıdan atlayıştaki aldatmaca (nasıl da korktum)) (pardon cümleyi paranteze boğmuşum) başta ne diyorduk hah : sona doğru karakterdeki bölünmenin ancak sinemada yansıtılabilecek tarzda yansıtılması (ki o sahnelerden sonra arşive katmaya karar verdim) filmimizin sadece sinema sanatı ile ilgilenen asil beyefendiler ve zarif hanımefendiler için bile görmelerini zaruri kılmaktadır. (olmaz olsun böyle cümle ! TDK'yı göreve çağırıyorum)

    Senaryo ise yönetmenimizin kendisi tarafından yazılmış ve kendine özgü üslubuyla çekilmiştir. Bay Tikver, kader, tesadüfler ve yaşam konusunda ilginç saplantılara sahip. Bu arada yarattığı arıza karakterler de evlere şenliktir. Temelde aşk filmi olmasına rağmen araya aksiyon, gerilim, dram gibi ögeler serpiştirilmiştir. Anlatmakla olmaz, görmek gerektir. Tek eleştirim ikisaatonbeşdakikalık süresinedir. Bunun için mümkünse haftaarası izlenmesi önerilmez. Çocuklar sıkılır uyur zaten, uyumazlarsa keyifleri bilirdir, onlarla da izlenebilir.(afedersiniz şimdi aklıma geldi : trafik kazası sonra yaşananlar on yaşından küçüklere uygun olmayabilir)
   Psikiatri koğuşunda doğan ve orada yaşayan Sissi ile en küçük duygu kırılmasında istemsiz ağlayan (çünkü posttravmatik suçluluk sorunu yaşadığından ötürü ! (Hüseyin Badem'e selam olsun)) sert görünümlü Bodo'nun aşklarına ve bunu bize aktaran Tom Tikver'i pas geçmeyelim, mümkünse önce bunu, sonra da koşlolakoş'u izleyelim. Holivut baymasına birebir gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder