Okuma illetine müptela olup da "Şibumi"yi ıskalayan var mıdır ?
Onlar bu satırdan sonrasını okumayabilirler..
Nikolay Hel, mükemmel bir antikahraman, sosyopat, aşık, feylesof, zen ustası, mağara tırmanıcısı ve nihayetinde bir tetikçi idi. Konu edildiği Şibumi, başka bir yazıya konu olacaktır.
Konumuz "Satori"...
1. Endüstriyel açıdan : "Şibumi" çok satmıştır, hala da satmaktadır. Her zaman korsanı vardır, tüm yayınevlerinde bulunur (denemesi bedava). Efsanevi yazarı; Trevanian lakabıyla mülakkap Rod Whitaker ismiyle müsemma erkişi devam kitapları da yazmıştır (Bkz.Canıtın Hemlok). Bunlar Şibumi kadar olmasa da kendi okur kitlesini yaratmış kült kitaplardır. Şibumi'nin devamı ya da öncesi olsa şükela olacaktır ancak Bay Trevanian mızıkçılık edip yazmamış utanmadan üstüne üstlük ölmüştür. (parantez açıp belirteyim : bugün Neşet Ertaş öldü. Bir tabur Trevanian Neşet Usta'nın bam teli bile olamaz fakirin indinde... (burada "fakir" hem isim hem teşbih amacıyla kullanılmıştır (konuya dönelim hemmen)))(üç parantez içiçe rekorumu kırdım az önce !) Ne yapılacaktır ? Başarılı bir akademisyen bulunup Trevanian'ın üslubu kopyalanacak ve bir replikant ortaya çıkarılacaktır.
2. Edebi açıdan : Bay Hel, Şibumi'de geçmişe yönelik çok boşluk bırakmıştır. Arızalı okurlar bunları merak etmektedir. Ne yapılacaktır ? (Bkz.Md.1'in sonu)
Bay Winslow burada devreye girmekte ve Satori'yi meraklı gözlerimizle temaşa etmemizi beklemektedir. Biz de öyle yapmaktayızdır. Hem de yayınlandığı ilk günlerde satın alıp korsanının çıkmasını bile beklemeden (Trevanian'ın kitaplarının asla korsanını almam. Bay Winslow çok ticari olduğundan kitabın aslını alırken parayı uzattığımda ellerim titriyordu (böyle de hastalıklı bir ahlak anlayışım vardır)).
Evet Bay Winslow Trevanian'ın üslubunu çok iyi analiz etmiş ve onunkine benzer bir akış örgüsü ve üslupla hareket etmiştir. Ama birşeyler eksik kalmıştır. Şimdi sözlü olarak çok daha iyi ifade edebileceğimden kısa kesiyorum, zira bir başlarsam okuyan sıkılır. Kısaca özetleyeyim : Bursa Heykel'de İskender'de döner kebap yediyseniz (gerçek İskender'de, Arnavut olanda) daha sonra yiyeceğiniz başka İskenderler pek yavan gelecektir. Hep o gerçek tadı arayacaksınızdır. İşte Satori de sonradan yediğiniz iskenderler gibidir. Asla aslı gibi olamayacaktır.
Son bir şey daha : Bay Winslow da asla bir Trevanian olamayacaktır. Aşağıdaki suretlerine dikkatlice bakarsanız farkı daha iyi anlayabilirsiniz.
Konumuz "Satori"...
1. Endüstriyel açıdan : "Şibumi" çok satmıştır, hala da satmaktadır. Her zaman korsanı vardır, tüm yayınevlerinde bulunur (denemesi bedava). Efsanevi yazarı; Trevanian lakabıyla mülakkap Rod Whitaker ismiyle müsemma erkişi devam kitapları da yazmıştır (Bkz.Canıtın Hemlok). Bunlar Şibumi kadar olmasa da kendi okur kitlesini yaratmış kült kitaplardır. Şibumi'nin devamı ya da öncesi olsa şükela olacaktır ancak Bay Trevanian mızıkçılık edip yazmamış utanmadan üstüne üstlük ölmüştür. (parantez açıp belirteyim : bugün Neşet Ertaş öldü. Bir tabur Trevanian Neşet Usta'nın bam teli bile olamaz fakirin indinde... (burada "fakir" hem isim hem teşbih amacıyla kullanılmıştır (konuya dönelim hemmen)))(üç parantez içiçe rekorumu kırdım az önce !) Ne yapılacaktır ? Başarılı bir akademisyen bulunup Trevanian'ın üslubu kopyalanacak ve bir replikant ortaya çıkarılacaktır.
2. Edebi açıdan : Bay Hel, Şibumi'de geçmişe yönelik çok boşluk bırakmıştır. Arızalı okurlar bunları merak etmektedir. Ne yapılacaktır ? (Bkz.Md.1'in sonu)
Bay Winslow burada devreye girmekte ve Satori'yi meraklı gözlerimizle temaşa etmemizi beklemektedir. Biz de öyle yapmaktayızdır. Hem de yayınlandığı ilk günlerde satın alıp korsanının çıkmasını bile beklemeden (Trevanian'ın kitaplarının asla korsanını almam. Bay Winslow çok ticari olduğundan kitabın aslını alırken parayı uzattığımda ellerim titriyordu (böyle de hastalıklı bir ahlak anlayışım vardır)).
Evet Bay Winslow Trevanian'ın üslubunu çok iyi analiz etmiş ve onunkine benzer bir akış örgüsü ve üslupla hareket etmiştir. Ama birşeyler eksik kalmıştır. Şimdi sözlü olarak çok daha iyi ifade edebileceğimden kısa kesiyorum, zira bir başlarsam okuyan sıkılır. Kısaca özetleyeyim : Bursa Heykel'de İskender'de döner kebap yediyseniz (gerçek İskender'de, Arnavut olanda) daha sonra yiyeceğiniz başka İskenderler pek yavan gelecektir. Hep o gerçek tadı arayacaksınızdır. İşte Satori de sonradan yediğiniz iskenderler gibidir. Asla aslı gibi olamayacaktır.
Son bir şey daha : Bay Winslow da asla bir Trevanian olamayacaktır. Aşağıdaki suretlerine dikkatlice bakarsanız farkı daha iyi anlayabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder