"Bir tanrı ve tarih güzeli, tabu;
Güneş ve sular mucizesi, bir giz...
Her zaman sonsuz elbet, İstanbul bu.
Körelen belki de biziz... Kalbimiz."
A.Muhip Dranas
"Geçmiş bir bakıma; içinde yaşadığımız zamandan çok daha gerçektir; en azından çok daha dayanıklı, çok daha süreklidir. Şimdiki zaman akıp gider, yiter, parmaklarımızın arasından kum gibi kayar. Maddesel ağırlığına ancak anılarda kavuşur."
Bu da Tarkovski'den...
Kitaptan bu kadar "intihal" kafidir.
Deneme değil, anı değil, otobiyografi, ropörtaj, söyleşi, öykü değil. YKY'de kitabın üzerine "Yaşantı" yazmış zati. Boysan Dede kimi yerde muzip, kimi yerde öfkeli, her yerde haklı tespit ve anılarıyla bir kere daha fakiri kendine hayran bırakıyor.
Kitabın adı fazla bir açıklamaya ihtiyaç duymuyor zaten. Nereye gitti İstanbul ? diye merak edenlere...
Yalnız üstadın bir patlıcan betimlemesini de buraya yazmasam karnım şişer.
"Ya patlıcan ?... Ben çocukluğumda evin alışverişini yaparken, pazardan nasıl alınacağını bilirdim. Katı olmamalı, ama parmak da gömülmemeliydi (bir şeye benzeteceğim ama, çekiniyorum). 40 türlü yemeği olur denir, yanlıştır, 140 türlü olur. Hele o ipek kordelalara sarılmış gibi bohçalanan, aralığından diş sarmısaklar gözüken turşusu var ya, insan lafını şaşırır."
Aydın Boysan ve İstanbul! Bu ikisinin bir araya gelmiş olması bile bence kitabı okumak için yeterli. Patlıcan betimlemesi ise şart koşuyor! :)
YanıtlaSil