Yarım kan çerkesim ama Taha Akyol'u sevemedim bir türlü (adamcağız tam Çerkes). Yok kendisinin sıkı birikimi var, iyi okuyor, tahlilleri de yerinde, İlber Hoca'yı kitlelere tanıtmış, popüler tarihi sevdirmiş. Daha ne olsun ? Yok yine de sevemiyorum, fazlaca bürokrat görüntüsünden mi ? iktidara her daim yakın oluşundan mı ? Demirel'in has adamı olmasından mı ? bilmiyorum artık ama adının önünde "gazeteci" titri var. Uğur Mumcu'nun da vardı (yattığı yerde dinlensin)(bizim tarafımızdan da dinlensin). Belki gazeteci kriterlerim yüksek. Bilemiyorum artık. Neyse gelelim kitaba...
Kitabımız, aklımızın bir köşesinde bulunan ama fazlasıyla aydınlatılamamış bir çok soruya, uzman tarihçilerden bol bol alıntılar da yapılmak suretiyle cevaplar vermektedir. Hemen yanıbaşımızda olan ama bizlerden çok farklı din, toplum, siyaset dinamiklerine sahip olan İran'dır kitabın konusu. Fars'ın Pers olduğu günlere kadar uzanan bir dizi tespit taa bugünkü İran'ın fundamental devlet düzenine kadar gelmektedir. Bu minvalde; Bektaşilik, Türkmenlik, heterodoksi, Çaldıran, Osmanlı'da isyanlar, Mezhepler ve Medreseler, Din, Hukuk ve Devlet, Ulema, Osmanlı modernleşmesi ve İran Devrimi gibi konular işlenmekte, önceden zikrettiğim üzre uzman kişilerden alıntılar yapılmakta, bu konuda (biraz bayıcı bir üslupla da olsa) bilgi sahibi olmaktayızdır.
Aklımda kalanlar :
- İran'dan farkımız adli yapının dine değil devlete dayalı olması (taa Osmanlı'nın son dönemlerinden beri), adaletin uhrevi değil adli kurallara dayandırılmasıymış. Bu fark da iki toplum düzeni arasındaki bunca farka neden olmuş. (nedir : toplumları değiştirmek için önce adliyeye el atmak gerekirmiş. Şükür ki bugün adliyemiz tamamen bağımsız, üniversal içtihatlara göre (bilhassa Pensilvanya içtihatlarına) adaleti sağlamaktadır.)
- Cumhuriyet idaresinin başlıca zaafı toplumsal dinamikleri dikkate almamak olmuş (bir dereceye kadar haklı bir tespit sayılabilir). Toplumsal dinamikler, Cumhuriyetimizi muhakkak ki çok müreffeh çok modern bir seviyeye taşıyacakmış. Bugün; toplumsal dinamikleri dikkate alan yöneticilerimiz sayesinde bulunduğumuz bu nokta da tam istenilen müreffeh ve modern bir noktadadır. (52 günde 126 şehit, sıcak (nereden geldiği belli olmayan) paralarla şişirilen ekonomi, artan kadına şiddet vakaları, cinnetin eskiden manşetlerde çıkan bir olayken vaka-i adiyeden sayılması, türban konusunda on yıllık iktidarın bir türlü muktedir olamaması (çünkü o işten iyi ekmek çıkar), bozulan sosyal yapı, neyse bu böyle sürer gider... kısaca "çoğunluk faşizmi" (bkz."ileri demokrasi) diyelim de konu kapansın)
- Aslında aklımda kalanları yazarsam uzar gider. Neyse; ne diyim okuyun görün...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder