Başlık neyse o.... (merak ettiğiniz kitap, film; gitmek istediğiniz rota varsa arattırın belki de bu sefil ağ güncesinde vardır)
6 Mart 2025 Perşembe
"Parthenope" Yine Napoli Güzellemesi (ama nalına da mıhına da vurarak).
2 Mart 2025 Pazar
"Her Şey Nasıl Çökebilir?" Okusanız bir türlü, Okumasanız Olmaz!
27 Şubat 2025 Perşembe
"Amerikalı Tolstoy" Salah Usta'dan Şık Denemeler.
11 Şubat 2025 Salı
"Ölüm Peygamberi" Sınıflandırılamayan Roman!
6 Şubat 2025 Perşembe
"The Brutalist" Ne Hissedeceğini Bilememek!
"Suyu Arayan Adam" Şevket Sürreya Aydemir.
Balkan savaşının sonunda başlıyor, Cumhuriyet henüz gençken (ancak gençliğin verdiği heyecan pörsümüşe benziyor sanki) bitiyor. Neler olmuyor ki? Gencecik yaşında turan ülküsünün peşinde önce Azerbaycan sonra komünizmin peşinde Rusya (ki Nazım ve Va-Nu ile birlikte) ve nihayet suyu bulma peşinde Anadolu. Aydemir, sağlam bir irade ve bitmeyen arayışlarıyla bir romana konu ve bir çok sinema filmine senaryo olabilecek bir hayatı aktarıyor okura. Bu süreçte hem ideolojilerin hem de dönemin önemli kişilerinin tahlili akıcı bir dille ve son derece objektif olarak yapılıyor. Çileler çekiliyor, yeni yeni sevgilerin peşinden koşuluyor, sayısız yıkılmalar, zaferler, yenilgiler, ülküler nihayetinde aradığı suya ulaşıyor.
Fakirin ideolojik arayışları Aydemir'le paralel gitti sayılır (kısa bir dönem mütedeyyinliği saymazsam). O yüzden derinlemesine bilmeden bir idealin peşinden gitmenin boş olduğunu (biraz geç ve acı da olsa) idrak ettim. Bir şeye yöneliniyorsa nedenini, niçinini, kökenini ve işleyişini (en önemli yeri de burası. çünkü her idealin işleyişi kusurlar (hem de kaldıramayacağınız kusurlar) içeriyor) bilmek, didiklemek, kafaya yatarsa öyle ilerlemek gerekmiş.
Daha önce okumadığıma yanarım. Bir de; ülkücü, sol, Atatürkçü fanatiklerin muhakkak okumalarını dilerim. Hem dönemin canlı bir resmini oluşturabilmek hem de günümüzde de süregelen bu idealleri daha iyi değerlendirebilmek için muhakkak yakın durmalı. Hoşuma giden bir alıntı da (yoksa kitabın birçok yerini çizdim, kenarına notlar aldım ama bu başka bir güzel!) aşağıda.
"Bu su, bazen masum bir hayal, bazen bir gençlik rüyası, bazen ideal, bazen aşk şeklinde beni arkasından koşturdu. Bazen onu kaybettim, bazen buldum sandım. Ama onu her zaman aradım. Bu arayış da, aldanışlarım da inanışlarım kadar güzeldi."
1 Şubat 2025 Cumartesi
"Soneler" Hem de Shakespeare'den
29 Ocak 2025 Çarşamba
Çok İstenenlerin Olmaması!
27 Ocak 2025 Pazartesi
"Kovboy Kızlar da Hüzünlenir"; Tom Robbins'ten hem eğlencelik hem aydınlanmalık!
20 yıl olmuş mudur? Olmuştur rahat! 20 Yıl önce okuyup pek hoşlanmıştım. Üstadın kitaplarının nasıl okunacağıyla ilgili bir iki satır da yazmıştım önceleri. Orada da bahsediyordum bu matbuattan.
Sissy Hankshaw'ın devasa başparmakları vardır. Bırak enstrüman çalmasını, düğmelerini bile ilikleyemiyordur. Ancak onlarsız da yaşayakalamayacağına göre her akıllı insanevladının yapacağı gibi bu kusurunu varoluş amacına çevirir ve kimi çevrelerde bir fenomen (ne işim olur fenomenle?) çok bilinen ve etkilenilen bir kişi olur. Olaylar gelişir.
İlk yüz sayfadan sonra "hımm acaba nesinden etkilenmiştim ki bunun?" dediğim anlarda (ki oraya kadar dahi fırlama yazarımızın dili gülümsetiyordur fakiri) aydınlanmalar başladı. Özellikle Chink'in (sormayın kimdir o, okursanız bileceksinizdir!) devreye girmesinden sonra aydınlanmalar bir sorgu odası spotuna dönüyor.
Yazarımız; kaosa, anarşiye, karışıklığa, entropiye, neşeye, çelişkiye, düzensizliğe meyyal. Bunu da çok etkili ve sağlam bir altyapıya dayanarak yapıyor (doğa da böyledir, medeniyet kareleşmiş yuvarlaktır diyor). Katılırsınız katılmazsınız ama bakışı görmeseniz olmaz. Fakir, önemli bir kısmını onaylıyor ve bir kısmını içselleştirmeye çalışıyor ancak bir başak burcu olarak bulaşıklarını kirli bırakamıyor misal.
Birine vermiştim iade etmedi. E-kitaptan okudum (onda da satırları çizip araya notlar alabiliyorsunuz) ancak kesmedi. Sayfalarını çevirip kenarlarını elle işaretleyeceğim bir suretini sipariş ettim (artan kağıt fiyatlarına bağlı olarak artık netten bulabildiğim neşriyatı dahi sahaflardan alıyorum).
Highlighted ifadeleri okudum (uff! pek çok). Sadece birini yazıyorum. Bunun gibi daha niceleri kitapta yatıp duruu! Öneririm yani.
19 Ocak 2025 Pazar
"Aslında Herkes Haklı! Ali Lidar'dan...
7 Ocak 2025 Salı
"Mutfak ve Kültür & İnsanın Beslenme Tarihi" Yemek Kitabı değil Antropolojik Gastroloji.
2 Ocak 2025 Perşembe
Okuma Tüyoları yahut Akil Biriyle Benzerlikler&Farklılıklar.
Bu günceyi bir nevi günlüğüm olarak tutuyorum (elbette sadece okuduklarım ve izleyip hoşlandığım şeyleri içeriyor). Hâl böyleyken dün dinlediğim ve beni etkileyen bir podcastı da ekleyebilirim rahatlıkla. Fakir; "nasıl olunur" adlı seriyi takip ediyor. Kimi zaman ilginç şeyler duyuyorum. En son Adnan Bali'yi dinledim kimi önyargılarla. Böyle üst düzey yöneticiler ve iş insanları (hele de emekli olmuşlarsa) biraz sıkıcı olabiliyor. Bu kez sonuna dek ilgiyle dinlendi. Demek ki neymiş: önyargı kötü bir şeymiş.
Nedir, konumuz okuma ve izlemedir. Öyleyse; kendimce sözlerini ilgiyle dinlediğim ve kimi şeyleri öğrendiğim (kimilerini öğrenmeye ve uygulamaya ciddi niyet duyuyorum) birinin bu konuyla söyledikleriyle, fakirin paralellikleri ve ayrımlarını da yazmamak olmazdı.
"Zamanımız kıymetli ve biz bu dünyaya boşuna gelmedik" diyor Bali. "Elbette kendimizi büyüteceğiz, bir fark yaratmaya çalışacağız. Bu edinimlerimize de bağlı. Bir şeyi ancak beni büyütüyorsa izler ve okurum. Bunların hepsini kayıt ederim, konularını&içeriğini değil hissettiklerimi öğrendiklerimi. Sonuç faydalıysa benzerlerini bulup okur izlerim" de diyor.
Bendeniz sinema filmleri için aynı mottoyu izlesem de kitaplar konusunda aynı fikirde değilim. Hep bana olumlu şeyler katacak, hazmedeceğim, içselleştirecek sayfaları okumaktan daraldığım oluyor (iki hücreli beynimin yetmemesi!). Çalışmaktan ısınan gri kitleyi boşa çıkarıp boş da durmamak için ne yapıyorum? Gelsin polisiyeler, duygusal romanlar, korku ve fantazya edebiyatı. Onda da iyiden çöp olanları değil türünün kendimce güzel örneklerini okuyorum ama. Sinemada da durum öyle. Misal: genellikle çok satan kitaplar ve çok izlenen filmlerden hazzetmiyorum. Her zaman değil ama çoğunlukla öyle.
Sohbet ilerledikçe duydum ki Adnan Bey'in favori kitaplarında bu tip bir genel geçerlik sezmesem de kimi izledikleri, benim zaman kaybı olarak gördüğüm şeyler. Belki o da beynini çalıştırmadan meşgul etmek için bu yola başvuruyordur. Bilemedim.
Kısacası; dinlerseniz faydalanacak bir şeyler bulabilirsiniz, bana öyle oldu.
"İzmir Postası'nın Adamları" İzmirliler Kaçırmamalı.
"Huzur" Tanpınar'dan Okunacaklar Listesi No.2
24 Aralık 2024 Salı
"Mobius" Adam Fawer'dan bu kez Kuantum Fiziği ve Sicim Teorisi Yan Yana.
28 Kasım 2024 Perşembe
"Transhümanist Devrim" Geliyor Gelmekte Olan
23 Kasım 2024 Cumartesi
"İnsanlığımı Yitirirken" Mutlu Değilseniz Okumayınız!
18 Kasım 2024 Pazartesi
"Kalk Bi Dopamin Demle" Günüzümün Yaygın Mutsuzluk Halleri.
İlk bölümünü (hepitopu 3 sayfa) okuyunca dedim "Hah O benim!". Yazar (lar (lar çünkü iki kişi yazmış bunu "Serkan&M. Ali Karaismailoğlu")) o kadar iyi betimlemiş ki içinde bulunduğum durumu, sanki bana özel yazılmış gibi hissettirdi ilk bölümler.
Bilmiyorum size de oluyor mu? Bazen bir şeyleri kaçırdığınızı, tamamlanamadığınızı, zamanın çok hızlı akıp gittiğini yahut bir ereğe ulaşamadığınızı (iş olur, unvan olur, ruh eşi olur, para olur her türlü) düşünür ve bu sizi bir nevi boşluğa çeker. Netice: Gelsin kasavetli günler, haftalar, aylar, mevsimler ve hatta yıllar (burada "zaman sanki bir rüzgar" diyerek Enis Behiç Koryürek'e bir selam sarkıtalım). Bu normal (miş).
Girizgahtan sonra başlıyoruz içimizdeki karadeliğe neden olan dopaminin bilimsel açıklamasına. Bu mendebur ve şükela molekülün (nörotransmitter deniliyor) sadece yapısını değil, çalışma prensibini de anlıyoruz ilerleyen bölümlerde. Ondan sonra da "hayatınızı mükemmelleştirecek dört adım" bölümüne geçiyoruz. Şaka şaka! Böyle bir formül yok! Yalnızca o karadelikle yaşamayı öğrenmek ve kontrolünü eline almakla ilgili öneriler var.
Kitap 1buçuk günde bitti. Adeta yutarak okudum. Biraz demlensin, bir kere daha okuyup altını çizdiğim, kenarına soru işaretleri koyduğum yerler üzerinde idrakımın artmasını bekleyip, lugat&makale karıştıracağım. Nedir: kitap biter bitmez instagram hesabımı kapattım (biliyorum oradaki hayatların yalan olduğunu ama beyni kandırmakta pek mahir bir uygulama bu (hesabı kapatmayı bile nice derin yerlere saklamışlar)). Önümüzdeki günlerde kendimi oyalama amacıyla yaptığım tüm sosyal faaliyetlerin biletlerinin iptal edilebileceklerini iptal ettim. Yine bu saikle çıkmayı planladığım seyahatleri erteledim. Canımın sıkılmasına, rölantiye ve hatta geri vitese ihtiyacım var (mış). 22'den sonra zaten ekrana bakmıyordum, yatağımın yakınlarında bırak ekranı elektronik cihaz yok (bunun için bir şey yapmama gerek kalmadı).
Bugün konuştuğum bir arkadaşım (kendisi sinirbilim konusunda akademik bir seyahatte (yolu açık olsun!)), tek nörotransmitterin dopamin olmadığını, daha nice benzer molekül olduğunu ancak çalışma prensiplerinin benzer olduğunu söyledi. Belki onların da böyle hap gibi kitapları çıkar. Ancak önemli olan şey çalışma prensipleri. Onu anlayınca gerisi kolay. Bu arkadaşım bir de "dopamin orucuna mı başlıyorsun?" diye sordu. Demek, kimi çevrelerde bilinen bir şey.
İki gözümün nurları, bu hızlı tüketim çağında hâla bu satırları okuyacak feraseti olan, anlamaya okumaya zaman ayıran bir avuç seçkin kâri, kıymetinizi bilin. Sizlerden, bizlerden fazla kalmadı. Pamuklara sarılarak saklanasısınız. Velhasıl; hararetle öneririm.