115 Sayfa, üç bölüm hatırat ve kapanış. Başlangıçtaki üç fotoğrafın betimlenmesini bir de kitabı bitirdikten sonra okuyunca daha iyi ayarsınız. Varoluş sancısı çeken bir bireyin hayatını okuyoruz. Doğduğu andan itibaren çevresini anlamaya kalkan, başaramayınca kendine bir soytarı maskesi yakıştırıp yaşayakalmaya çalışan zeki biri. Talihsiz değil, ekonomik kaygıları yok (ailesi görece varsıl), kadınlarla arası hep iyi (ancak hiçbirini hayatına sokamıyor, birlikte ölüme yürüyecek kadar yürekli olsalar da). Nedir: yüreğinin derinliklerinde bir aç kurt vardır ve her önüne konulanı yer. Ne kadar beslenirse o kadar açtır. Olaylar gelişir.
Şuci Tsuşima yahut Osamu Dazai, Japonya'da çok okunan, buna mukabil kötü şöhretli bir yazar. Kısacık hayatı (bu kitabı yazdıktan sonra birlikte olduğu kadınla birlikte intihar etmiş, sadece 39 yaşındaymış) iniş çıkışlarla geçmiş. Nedir: bu çıkışlar asla eski yüksekliği yakalayamamış. Çeşitli intihar girişimlerinden sonra (ki bunların neredeyse yarısı müşterek intiharlar) en nihayet bu eyleminde başarıya ulaşmış (böyle yazınca ne acaip geliyor).
Holden Caulfield ile şımşıkırdak arkadaş olabilecek bir anti kahraman var yarı otobiyografik romanımızda. Eğer kendinizi mutsuz hissediyorsanız, hayatın anlamsızlığına. insanların anlaşılabilirliğine dair fikir kırıntılarınız varsa uzak durunuz. Buna mukabil, varoluş, anlam gibi kavramlara ilgi duyuyorsanız; metni fazla içselleştirmeden okuyabilir ve çeşitli edebi&anlamsal hazlar alabilirsiniz. Bana Dostoyevski ve Salinger'i çağrıştırdı okuduklarım. Bir yıl önce yanına yaklaşmazdım, bu aralar rahatça okuyabiliyorum. Siz bilirsiniz yani.
Hamiş: kitabın sonunda Japon romanına ilişkin bir açıklama&sonsöz var. Anlıyoruz ki; çekik gözlü kardeşlerimizin "ben roman" ve "hakiki roman" diye bir sınıflandırmaları var bu edebi türe. Anladıkça anlamlı olduğunu da anlıyorsunuz. Okuması ilginçtir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder