7 Kasım 2024 Perşembe

"Ud Çalan Kadınlar", Biliyorum onları!

  Reha Bey, benden bir kuşak öncesi. İstanbullu. Kendimi İstanbullu sayıyorum. Orada doğdum, hayatımın önemli bir bölümü orada geçti. Başlıkta Michelinli sofraları ve İstanbul'u görünce doğrudan atladım. 
   270 sayfa, beş fasıl. Tüm bölümler fakiri içine çekti. Başlangıçta (Galata Köprüsü ve Camondo Merdivenleri) geçmiş gitmiş zamanlara güzelleme gibi başlayan satırlar, kitap ilerledikçe bir ekonomist ve hukukçu gözünden memleket meselelerine hem kronolojik hem de sosyolojik bir çözümlemeyi getirdi. Bu açıdan İslam Çupi'nin "Hey Gidi İstanbul"unun daha farklı bir yerinde durmaktadır. Güzelleme bölümlerinin kimi yerlerinde gözlerime toz kaçtı. Sıkıcı mı, zinhar! Aydınlatıcı mı, elbette! İki günde (hem de uzun fasılalı okumalarla) bitiverdi. İkinciye okur muyum, belki bir on sene sonra (o kadar zamanda neler neler değişir).
   Sadece İstanbulinleri (vardır ya böyle bir deyim (çoğunluk bir giysi olarak bilse de) Berliner, Parizyen gibi bir terim gibi kullanılırdı zamanında) değil memleketin ahvalini kısaca anlayabilme derdinde olan kâriyi de ilgilendirir (bu arada kâriyi sadece benim değil başkalarının da kullandığını okumak pek hoşuma gitti). 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder