Ahkam keseceğim, üstelik tamamen öznel.
Hayatta kendim için neyi deli gibi istediysem olmadı, olmuyor! Kenarda köşede dursun, olursa şükela olur dediklerim tutuyor tutmasına da; pruvaya alıp rüzgar yoksa bile çeşitli manevralarla yöneldiğim şeyler tutmuyor.
38 yıldır çalışıyorum. Bunun 25 yılı hiçbir yaratıcılığa izin vermeyen (bırak yaratıcılığı, okuduğum gazete için neredeyse hapse gireceğim bir ortamdı. Bırrr!) memuriyetle geçti. Bu sürede en büyük hayalim: deniz kıyısında küçük bir yerde sakin bir emeklilik geçirmekti. Bu hayali gerçek kılabilmek için ilmek ilmek işledim. Birtakım varoluşsal kaşıntılar yüzünden bu hayali kendim tuz buz ettim. Büyük bir şehirde sonu ne zaman geleceği belirsiz bir işte çalışarak yalnız ilerlemeye başladım.
Tek başına çıktığım bu yaşamda dedim ki: mutfakta oyalanmayı ve iyi yemeyi seviyorum. Neden iyi bir aşçı olmayayım? Olan yetilerimi geliştirmeye çalıştım, okumalarımı buna yoğunlaştırdım, iyi malzeme peşinde koşturmaya başladım, şarap kavımı zenginleştirdim. Hop! iki ay önce yaşadığım ciddi sayılabilecek bir sağlık sorunu yüzünden tat ve koku alma duyularımı yitirdim. Kahvaltımda bile tulum peynirli, rokalı frog in the hole yaparken artık sadece iki haşlanmış yumurtayı sade yesem bile fark etmiyor. Bırak Yeni Zelanda şaraplarını merak etmeyi, market şarabı bile aynı etkiyi yapıyor. İran'dan getirdiğim safranlar, Fas'ta arayıp bulduğum egzotik baharatlar, İspanya'dan üşenmeyip araştırıp yerel marketteki imalatçılardan aldığım en az iki yıl eskitilmiş mükemmel kokulu peynirler; öylece duruyor. Yine hüsran, yine hüsran!
Buna mukabil; gerek kendim gerekse çevrem için "olsa negzel olur" diye temenni ettiğim (bakın istemek değil, temenni etmek) bir çok şey gerçekleşiyor.
Görsem iyi olur dediğim bir çok yerin hizasını tıkladım mesela (uzak mesafelerden Angkor Wat, Alhambra vs.). Atlantik'te iyi bir teknede tek başına yelken eğitimi aldım mesela. Sevdiğim bir kuzinim için "ya, hayat döngüsünü kırıp yeni bir başlangıç yapması ona ne iyi gelir" temennim, nokta atışı tuttu. Uzaktan bakıldığında gerçekleşmesi zor gibi duruyor ama oldu.
Nerede okuduğumu ve kimin hikmeti olduğunu hatırlamıyorum (Yunus desem başım ağrımaz) ama şöyle bir şey var. "İsteklerini; kimseye söyleme, fazla merkeze koyma, erteleme." Doğru bişiy galiba.
Öyleyse niye bu başlığın üst resmi çalar saat? Şöyle: sünnetçinin vitrininde bir çalar saat varmış. Arkadaşı sormuş "- Niye vitrine saat koydun?" Yanıtlamış sünnetçi "-Ne koyaydım?".
Temennileriniz hep gerçekleşsin...
Umuyorum ki sizinkiler de hep gerçekleşsin.
YanıtlaSilBelki bunlar olmamıştır ama daha iyileri yoldadır, ben sizin adınıza buna inanmayı. Belki benim temennilerim de tutar, kim bilir.
Güzel dilekleriniz için çok teşekkürler. Ben de sizin temennilerinizin tutmasını canı gönülden temenni ediyorum:)
Sil