25 Nisan 2020 Cumartesi

"Transit" Petzold'dan Yine İyi Sinema.

   Paris işgal altında. Şehirden kaçan Georg, ünlü muhalif bir yazara eşlik etmek kaydıyla Marsilya'ya varır. Yazar yolda ölür, Georg ise yazarın sahip olduğu ayrıcalıklı izinler sayesinde bir şekilde ülkeden kaçış fırsatına kavuşur, olaylar gelişir. 
   Petzold, yine izledikçe insanı şaşırtan bir işe imza atmış. Arka plan ve dekorların günümüzü göstermesine karşın, arada işe karışan dış ses vasıtasıyla adeta bir yazılı metni geçen tiyatro oyunu gibi filmimizdeki detaylar 2.Dünya Savaşı'ndaymışçasına ilerliyor (pasaportun fotoğraflarının değiştirilmesi vs.). Bayan Petzold'un sevgili oğlu, çok iddialı bir işe kalkışarak (dışsal faktörlerin tümünü hiçe sayarak dönem filmi çekmek) hakkından gelmiş. Filmimizin çerçevesi, içindeki tuvalden çok ayrı bir hava çalıyor. Onbeş tane siyah üniformalı adamla yaklaşan faşizmin korkusunu süslemekle bu işin yapılabileceğini gösteriyor. Oyuncuların samimi performansı ve senaryonun gücü, sosyal baskıyı mükemmel yansıtıyor. Misal: bir sahnede aniden ortadan kaybolan kadının intihar etmesi, yıllardır yaşanılan evin bir gecede mülteci barınağına dönmesi; izleyiciyi çok şatafatlı dekor/kostüm/müzik/sanat yönetiminden daha fazla eline alıyor.
   Bu sefil güncede Petzold'un Barbara ve Yella'sını yazmışım. Her ikisi de iyi filmdir. Ancak bu, daha önceki Petzold filmlerinden farklı olduğu gibi izlediğim tüm sinema filmlerinden de farklı. IMDb'de sınıflandırıldığı gibi "Drama, bilimkurgu" kategorisinde değil, bal gibi "ağır drama"dır. Çerçeveye değil de içindekinde odaklanan bir tecessüsünüz varsa yakın durunuz. Pişman olmazsınız.

2 yorum:

  1. çok merak ettim, listeme ekliyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu aralar (özellikle şu aralar) böyle değişik yaklaşımları izlemek, insan biraz gündemden uzaklaştırıyor:)

      Sil