Dima, sisteme karşı koymaya çalışır. Sistem onu ezer.
Rusya'da ortahalli bir kasaba, varoşlarda (taa Sovyetler döneminde yapılmış) sosyal konutlar (hani ortak banyolu mutfaklı falan), orada yaşayan (toplumun sorunlu olarak gördüğü) gelir düzeyi düşük insanlar. Dima, eğrisi büğrüsü olmayan düz bir belediye çalışanı (tamir şefi). Arıza müdahalesinde binanın çökmek üzere olduğunu görür (binada 820 kişi yaşamaktadır), gece uyku tutmaz, durumu belediye başkanına yetiştirir, olaylar gelişir.
Bundan beş yıl önce izleyip yazdığım Leviathan'daki Kolya'nın durumuna çok benzer bir durum. Yalnız önceki filmin sinematografisi daha iyiydi. Filmimiz, gerek oyunculuk gerekse sahne kullanımı açısından bir tiyatro oyununu andırıyor. Dostoyevski'nin "Budala"sından da bir miktar esinlendiği söylenebilir. Ekonomik bir müzik kullanmışlar (ama oldukça etkili!). Oyunculuklar güzel (ki sosyal konutlardaki birtakım insanların oyuncu olduklarından bile şüpheliyim (eğer öylelerse çok iyi iş çıkarmışlar)).
İki saate yakın sürmesine (1s56d) karşın, kimi zaman dakikalarca bir yürümenin peşine takılmasına karşın bir şekilde (nasıl oluyor bilmiyorum ama) izleyicinin ilgisini düşürmüyor. Bazı tiratlar temcit pilavı tadı veriyor (nasıl da soysuzuz! amma rüşvet alıyoruz! hepimiz kokuşmuşuz!). Filmi izlerken ailemle arada fikirleri çatıştırdık: "Dima enayi mi, yoksa doğrusunu mu yapıyor?". Çok ilginç, varılan sonuçlar zamana ve zemine bağlı olarak değişiyor. Filmimizi ne kadar Doğu'ya yakın izlerseniz Dima'nın "enayi", ne kadar Batı'ya yakın izlerseniz "doğru" olduğunu düşünüyorsunuz. Demek ki doğrular, içinde bulunulan yere bağlı olarak değişiyor (İbn-i Haldun'a selam olsun ("Coğrafya kaderdir" buyurmuş üstad)). Hollywood ve yeşilçam sinemasından yorulanlara önerilir...
Rusya'da ortahalli bir kasaba, varoşlarda (taa Sovyetler döneminde yapılmış) sosyal konutlar (hani ortak banyolu mutfaklı falan), orada yaşayan (toplumun sorunlu olarak gördüğü) gelir düzeyi düşük insanlar. Dima, eğrisi büğrüsü olmayan düz bir belediye çalışanı (tamir şefi). Arıza müdahalesinde binanın çökmek üzere olduğunu görür (binada 820 kişi yaşamaktadır), gece uyku tutmaz, durumu belediye başkanına yetiştirir, olaylar gelişir.
Bundan beş yıl önce izleyip yazdığım Leviathan'daki Kolya'nın durumuna çok benzer bir durum. Yalnız önceki filmin sinematografisi daha iyiydi. Filmimiz, gerek oyunculuk gerekse sahne kullanımı açısından bir tiyatro oyununu andırıyor. Dostoyevski'nin "Budala"sından da bir miktar esinlendiği söylenebilir. Ekonomik bir müzik kullanmışlar (ama oldukça etkili!). Oyunculuklar güzel (ki sosyal konutlardaki birtakım insanların oyuncu olduklarından bile şüpheliyim (eğer öylelerse çok iyi iş çıkarmışlar)).
İki saate yakın sürmesine (1s56d) karşın, kimi zaman dakikalarca bir yürümenin peşine takılmasına karşın bir şekilde (nasıl oluyor bilmiyorum ama) izleyicinin ilgisini düşürmüyor. Bazı tiratlar temcit pilavı tadı veriyor (nasıl da soysuzuz! amma rüşvet alıyoruz! hepimiz kokuşmuşuz!). Filmi izlerken ailemle arada fikirleri çatıştırdık: "Dima enayi mi, yoksa doğrusunu mu yapıyor?". Çok ilginç, varılan sonuçlar zamana ve zemine bağlı olarak değişiyor. Filmimizi ne kadar Doğu'ya yakın izlerseniz Dima'nın "enayi", ne kadar Batı'ya yakın izlerseniz "doğru" olduğunu düşünüyorsunuz. Demek ki doğrular, içinde bulunulan yere bağlı olarak değişiyor (İbn-i Haldun'a selam olsun ("Coğrafya kaderdir" buyurmuş üstad)). Hollywood ve yeşilçam sinemasından yorulanlara önerilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder