1980 öncesinde Doğu Berlin'de iyi bir hastanede doktor olan Barbara, siyasi görüşleri ve yurtdışına çıkma isteği yüzünden önce fişlenir, sonra tutuklanır ve nihayet taşrada küçük bir hastaneye sürgüne gönderilir. Yaşadığı güç süreç ve gelecekle ilgili planları yüzünden kişisel tecrit stratejisi uygulayan Barbara çevresindeki koşullar yüzünden hayatını tekrar değerlendirecektir. Konu budur...
Holivut klişelerinden sıkıldıysanız; hayata dair ilginç tespitlerin yapıldığı, müziğin minimal kullanılıp, aksiyonun olmadığı, tablo gibi taşra manzaralarının dekor olduğu, fazlasıyla tatminkar oyunculukların sergilendiği, Nina Hoss gibi etkileyici bir oyuncunun daha dikkatli izlenmesi gerektiğini algılatıcı (nebçim cümle oldu bu, ben de anlayamadım), son derece hayata dair günlük/sıradan olayları konu alan bu sıradışı filmi izlemenizi öneririm.
Son ana dek kestirilemeyen finali bakalım ne kadar önce tahmin edebileceksiniz ? (dikkat spoyler içerir : Fakir; otel odasındaki kaçamakta karşılaşılan diğer kızla yapılan hasbihalin sonunda filmin sonunu şakkadanak doğru tahmin etmiştir..)
Barbara'nın dilemması da dilemmadır hani... Bir tarafta "kimsenin mutlu olamayacağı"bir ülke velakin yeşermekte ve bastırılmakta olan bir aşk, diğer tarafta lüküs hayat ancak "sen çalışma, ben sana bakarım" diye önkoşullar öne süren ve kaçamakları küçük rüşvetlerle (naylon çorap,sigara vs.) taçlandıran bir "eski" aşk. Barbara'cık ne yapacaktır ? Siz olsanız ne yapardınız ? Merak eden izlesin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder