Başlık neyse o.... (merak ettiğiniz kitap, film; gitmek istediğiniz rota varsa arattırın belki de bu sefil ağ güncesinde vardır)
3 Ağustos 2025 Pazar
"Şeytanın Günlüğü" Leonid Andreyev'den Zamansız Roman.
28 Temmuz 2025 Pazartesi
"Sessiz Hasta" Psikoterapili Polisiye!
Polisiye kitap kulübümüzde pek bir bahsi geçince alıp okuduk elbette.Fazla hacimli değil (309 S.) ama bir solukta okunuveriyor. Sıradan polisiyeden farkı: cinayetin kitabın başlamasından çok daha önce işlendiği, suçlunun bulunduğu, hüküm giydiği ve cezasını çekmekte olduğu bir zamanda başlaması.
E! cinayet işlenmiş, suçlu hüküm giymiş. Bu nasıl polisiye? derseniz okumaya başlamanız gerek. Hakkını vereyim çok güzel tvistle (ne işim olur tvistle) şaşırtmacayla bitti. Polisiyenin yanında bonus olarak psikoterapinin (terapist şapkasıyla elbette) genel olarak mutfağını da gayet güzel vermektedir. Şahsen son yıllarda bu meslek erbabıyla pek haşır neşir olduğumdan, özel bir ilgiyle okudum tabi.
Tam yaz aylarında okunacak kitaptır.
"Mürebbiye" Hüseyin Rahmi'den Beklenen Frekans.
Matmazel Anjel, aile mesleğini (mesleklerin en eskilerinden olduğu söylenir) değiştirmek için Der Saadet'e gelir. Dehri Efendi'nin konağındaki iki sabiye frenk ilimleri öğretmeye başlar. Bu arada mesleki alışkanlıktan olacak; Amcabey, Sadri ve Şemi (Dehri efendinin kardeşi, damadı ve oğlu) aşk üçgenini kurar. Olaylar gelişir.
Beklenen HRG romanı. Pembe dizilere taş çıkaracak bir senaryo (ama kurgu yüzünden avantür sinema filmi daha iyi olur), pek şükela sahneler (özellikle masa altı sotelenmeleri pek şenliklidir), arada dönemin (1898) popüler edebiyat ve bilim dünyasından alıntılar, göndermeler (ki bazen üstadın Molyer (Molierre), Dekart (Descartes) diye yazmasını mı taklit ediyorum? diyorum kendi kendime!), pek teatral ve şenlikli bir final, istiklal marşı, kapanış.
Fazla da hacimli olmayan (162 S.) kitap, özellikle tatil yolculuklarında tatlı tatlı okunur, yol uzunsa gidişte, kısaysa dönüşte de bitirilir. Öneririm yani.
Üstadın yaptığı kimi betimlemeler fakiri güldürdü. Erinmeyip birini alıntılıyorum: Üstad Dehri Efendi'nin kızkardeşi Melahat Hanım'ı betimliyor: "Melahat'ı görenin "uzun servilerden uzundur boyu, ince fidanlardan incedir beli" şarkısında boy uzunluğu ve zayıflık hakkında hiç de şairane olmayan abartıyı çok görmeyeceği gelir.
Erkeklerde bile nadiren rastlanan telgraf direği gibi ince uzun bir vücudun üzerine kadınlarda hiç rastlanmayan irilikte ve uzun çapı diklemesine gelmek üzere oval bir kafa geçiriniz... Bu oval yüzün üzerine de Çinlilerinkine benzer, o kadar çekik kaş, göz, ağız, burun resmediniz ki güya Melahat Hanım lastikten yapma bir insanmış da iki kişi ayaklarından diğeri tepesinden tutarak o lastiği çekebilecekleri kadar uzatmışlar, bütün organlarıyla beraber yüz hatları da bu çekiliş nispetinde çarpık bir resim ortaya çıkararak kıpırdamadan öyle kalmış sanılsın... İşte o zaman Melahat Hanım'ın fotoğrafını diyemezsem de aslına pek benzer bir krokisini gözünüzün önünde canlandırmış olursunuz...
Tavan süpürgesine kadın esvabı giydirmişler gibi, Melahat Hanım pelerinli, kat kat dantelalı yeldirmesini giyip bullu beyaz başörtüsünü de örterek bahçeye, koruya, bostana çıktığı zaman rüzgarın o uzun boya, o çirkin endama verdiği dalgalanmadan ürkerek bütün yabani kuşların kaçıştıklarını gören bahçıvan, Efendi'den ebelik ve jeoloji dersleri dinleye dinleye zekası bayağı gelişmiş olan o herif, bu halden ders alarak bostana diktiği korkulukları Melahat Hanım'ın şeklinde yapmaya başlamış ve çok işe yaradığı için bu model bütün civar bostanların bahçıvanları tarafından örnek alınmıştı."
"Yerdeniz Büyücüsü" Guin'den Fantazya.
Bu günceyi okuyanlar bileceklerdir. Yakınlarda süpersonik bir yelken seyrinden döndüm (Bkz. bir önceki kayıt). Yâdellerde başlayıp biten bu yolculuğa hepi topu 4 kg.lık bir çantayla çıktığımdan ve kayıkta depolama alanı pek kısıtlı olduğundan 20 günlük kitap istihkakımı kindıldan (marka yazmayı sevmiyorum ama e-kitap okuyucu deyince aklıma bu geliyor, selpak gibi) karşıladım.
Uzun seyirlerin boş vardiyalarında (deniz gözünüzün kıyısından usul usul kayarken, kulağınızda sadece rüzgarın hışırtısı, bimininin gölgeliği altında) denize bakmaktan sıkıldığımda (oluyor bazen öyle!) başladığım ama bitiremediğim Yerdeniz üçlemesine (ki ben başlayıncaya kadar 5'i geçmiş) hallendim. Ben niyetlendiğimde üçlemeydi. Şimdi beşi geçmiş. Fakir beşini okudu (Yerdeniz Büyücüsü (A Wizard of Earthsea), Atuan Mezarları (The Tombs of Atuan), En Uzak Sahil (The Farthest Shore), Tehanu ve Öteki Rüzgâr (The Other Wind)).
Bilimkurguyla edebi merakın haricinde bir yakınlığım olduğundan kimini görev olarak, ancak çoğunluğunu merak ettiğim için okuduğum Guin külliyatının, hiç yaklaşamadığım bir menziliydi Yerdeniz. Bilimkurgudan ziyade fantazyaya kaydığından olacak her girişimim akametle bitmişti. Neymiş: her kitabın zamanı varmış. Bu kez severek okudum.
Anladım ki: bu seri her anlayış grubuna hitap eder. Düz fantazi okuruysanız da haz alırsınız, belirli bir yaşam tecrübesinin üzerindeyseniz farklı hazlar alırsınız. Misal: 14 yaşında bir fantazya müptelası (ilk kitap için örnekliyorum) "ouvvv, Ged, o yaratığı serbest bıraktı ama kötü yaptı. Şimdi nasıl da takip ediyor karabasan gibi, kurtuluşu nasıl olacak acaba?" diye düşünüp öyle açar sayfaları. Yaş almış (bu yetmez, yaşamış ve öğrenmiş olması da gerekli) bir kâri ise: "hımm! hırslarımızın yarattığı başedilemez ihtirasla ,ondan kaçarak değil tanımlayıp içselleştirerek başa çıkılır." diye çıkarımlar yapabilir. Yeniyetme fantazi okurumuz arkadaşıyla değiştokuş eder; bilge (en azından öyle olduğunu sanan) tecrübeli okurumuz, altını çizdiği yerleri bir kez daha okur. Bir zaman sonra gözden geçirmek için gözönündeki kitap rafına kaldırır (fakir: e-kitap klasörüne kopyaladı).
Hülasa; hem felsefi hem siyasi hem de fantazi alanında istediklerinizi verecek bir iştir. Her zaman okunur.
23 Temmuz 2025 Çarşamba
Salamina-Zachintos-Lipari-Cagliari Ya da Yunanistan, Sicilya, Sardunya Hem de Yelkenle.
22 Temmuz 2025 Salı
Salman Rushdie'den "Öfke".
"Holly" Sai King'den Hollylerin Sonuncusu.
25 Haziran 2025 Çarşamba
"Incognito, Beynin Gizli Hayatı" Iskalamamak Gerek!
Bir ayı aşkın zamandır ayraçlarımı muhafaza eden neşriyatttır. Çünkü okuduklarımı hazmetmem ve unutmamak için paralel ve tekrarlı okumalar yapmak zorunda kaldım (Bkz.önceki yayınlar).
Bayan İğgılmenin sevgili oğlu Deyvid yaman bir iş çıkarmış. Bunda sinirbilimci olmasının yanısıra bilim iletişimcisi olmasının da rolü var sanırım. Kamyon dolusu bilimsel veriyi, okuru daraltmadan ve her insanın içselleştirebileceği çok iyi örneklerle vermesi bunu gösteriyor.
Bağımlılık yapan dört kimyasala (alkol, nikotin, uyarıcılar (amfetamin gibi), opiyatlar (afyon gibi)) neden düşkün (ve hatta müptela) olur kimileri. Bir adresi bulmanız gerekiyor, haritalara bakıp diğer yandan aracınızı kullanmaya çalışıyorsunuz. Yol uzun gelir, git git bitmez! Yürüyerek arıyorsanız daha çileli! Beybibuumırlar esnafa sorar, cenzii (öyle diyolla) mapsi açar. Hep uzar menzil. Ancak bir kere yerini belledikten sonra, dönüş yolu kolaydır. Hele ki birkaç kez gidince iyiden kısalır. Hayalinizdeki insanı gördüğünüzde bombastik gelir, ayrılınca fos çıkar (aşkın gözü kördür demiş kadim sinirbilimciler).
Neden?
İşte; kimi zaman kendinize sorduğunuz (cevabı için de çeşitli seçenekler düşündüğünüz) buna benzeyen içsel sorularının cevabını gayet açık bir şekilde bilale anlatır gibi anlatmış kitap. Sadece bunun gibi zihninizi tırtıklayan sorulara cevaplar vermiyor sizi bilimsel verilerle inkar edemeyeceğiniz bir noktaya da getiriyor. Şu koca ömürde ve bu goca Dünyada hiç bir şey aslında algıladığınız, düşündüğünüz gibi değil (miş). Tüm algınızı (ve hatta kişiliğinizi) şekillendiren şey omuzlarınızın üzerinde taşıdığınız 1.5 kiloya yakın pembe&gri kütle. Bunun üstüne bir de bilinç ve ruh konularına da giriyor usuldan (bu yaklaşımı acaip profesyonelce). Sizi bir tarafa yönlendiriyor (yahu hakikaten öyle!) diyorsunuz ve ters köşeye yatırıyor umulmadık yerde!
Sinirbilimle akademik olarak uğraşan bir arkadaşıma ve bilimin ipini sıkıca tutmuş başka arkadaşlarıma önerdim. Çoktan okumuşlar. (âlemin cahili benmişim). Sizlere de öneririm. Kitaplığımda dikey raflara değil yatay rafa kaldırdım (arada okumak için).
Son olarak: eğer ki o gri&pembe kütleyi sıkça kullanmazsanız hayatınızı omuriliğiniz yönetir ve zamanı doğru dürüst algılayamadan bir bakmışsınız ki: A ömür bitmiş! Bunun için ne yapmalı derseniz: konfor alanınızdan çıkın (rutin tehlikelidir!), kendinizi zorlayacak (düşünsel olarak) şeyler yapın (dil öğrenin, ters elinizi kullanın (misal: dişlerinizi ters elinizle fırçalayın), enstrüman öğrenmeye hallenin vs.). Zorlanacaksınız ama kolaylayınca şımşıkırdak oluyorsunuz (şımşıkırdak: hayatı idrak etmek, zamanı sindirmek vs.).