Üstad bu kez fal, büyü, remil ve batıl inançları teşrih masasına yatırmış. Babadan kalan servetini bu yolda çarçur eden, batıl inanışları olan birinin ömrünün kısacık bir kısmını okuyoruz (77 S.). Üslup ve kurgu her zaman alışkın olduğumuz HRG tarzı. Başladınız mı bitirmesi bir oluyor. Levent Kırca skeci izler gibi okuyorsunuz. Ancak bu laylaylom sayfaların arasında pek güncel tespitler de var. Özellikle kapanış son sözünün son iki paragrafını, romanın zamansızlığını hatırlatmak amacıyla aşağıya alıyorum. Kısa bir yolculukta dahi okunur, biter.
"Henüz çoğumuz hayatın özünü anlamayarak havada saadet, kuyu dibinde cennet arayan, birbirimizden keramet bekleyen, boş şeylere kapılan, vaatlere aldanan saf kimseleriz.
Bu dünya henüz büyük komik Moliere çağından üç adım ileri gitmedi. Dama üstadın ebedi komedyaları tekrarlanıp duruyor. Yalnız sahnenin ekorları değişti. Tarzlar başkalaştı. İnsanın mayası hep o maya... Kötüler daha kurnazlaştı. Birbirine zarar verme ilerledi. Fenalık büyüdü."
24 Kasım 1924, Heybeliada
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder