11 Ağustos 2025 Pazartesi

Lawrence Block'tan "Bernie Rhodenbarr" Serisi Okumanın Hafifliği!

 

   Aradan zaman geçiyor ve ben bu seriyi kâh baştan sona (şimdiye kadar hep öyle oldu!) kâh sondan başa (bu sefer de sondan başladım) okuyorum.
   Yalnız bir hayata başladıktan sonra yönelimlerimi gözlemledim ve tadaa! İşte sonuç: fakir, okurken pek bir yelkenleri suya indirdiğinden, ana karakterde içselleştirecek bir yön varsa muhakkak kendini onun yerine koyuyor. Yaşar Kemal'in Memedlerini okurken "şahinim" oluyor, Madam Bovarinin acılarını, tedirginliklerini dibine kadar hissediyor, kafkanın hangi işini okusa uykuları kaçıyor, klayvkaslır okuduğunda dirkpitt gibi hoplayıp zıplıyor (son gençlikte bıraktım onları şükür!), Bayan Kristinin işlerinde Mösyö Poaronun snopluğu bulaşıyor (böyle gider bu!). 
   Bay Block, Börniyi yazarken şımşıkırdak bir karakter yaratmış. Hamuru kanundışı ama tabiatı iyi. Zeki, digemkâr (ancak asla kendisini yıpratacak kadar değil), fedakâr, iyi arkadaş, sözüne sadık, iletişime açık, zaman zaman duygusal ve her durumda humoru yüksek. En trajik durumlardan gülünecek (en azından gülümsenecek) bir hikmet yumurtlayıveriyor. Üstelik kitapların her birinde kitap kurtlarının ilgisini çekecek bilgi kırıntıları da var. 
   Oluşturduğu fon pek başarılı. Yardımcı karakterler (lezbiyen köpek yıkayıcısı ve en iyi arkadaşı Carolyn, dejenere polis Ray, temerküz kampı kaçkını, şeker düşkünü, çalıntı mallar satıcısı Abel Crowe ve diğerleri) şükela, Börninin kariyer planlaması (düz hırsızlıktan sahaflığa geçiş), işine (hem sahaflığa hem hırsızlığa) gösterdiği özen, kedisi (sahafların mütemmim cüzü) Raffles, (yine yazmazsam içim şişer) hiç bitmeyen sarkazmı (ne işim olur sarkazmla!) dalgacılığı.
   Şimdiye kadar okuduklarımdan gideyim: Gönülçelen Hırsız: adından da şıpınişi anlaşılacağı üzere münzevi yazar Salinger'in "Gönülçelen"ine bir atıf. Burada hem yaratıcı bir kalemin göz önünde olmama tercihini hem de kişiliğini görüyoruz ve Börni az bir pozitif faydayla hem gizemli yazarı hem de kendini mutlu etmeyi başarıyor.
   Kütüphanedeki Hırsız: hava koşullarından ötürü zorunlu izole bir ingiliz malikanesi, polisiye tarihinin nadir bir kayıp eseri, seçkin konuklar ve ardarda cinayetler. Tam Bayan Kristi'lik hikaye ama sonuçta bir amerikan polisiyesi. Sonuç da ona göre!
   Kendini Humphrey Bogart Sanan Hırsız: muzip hırsızımız Bogart filmlerine dadanıyor ve bir anda kendini Bogart gibi hareket ederken buluyor (yenilgide zafer görmek, görkemli kaybedişler, karşılıklıksız fedakarlıklar vs.). Derken uluslararası bir komplonun önce piyonu, sonra atı finalde de veziri oluyor. Finalde yine herkes mutlu!
   Şimdi Polisiye Romanlar Okuyan Hırsız'ı halledeceğim. Bir kaç tane daha devirdikten sonra yine burada hissettirdiklerini yazarım iki satır. 
   Yazarın başka bir polisiye serisi daha vardır. Matthew Scudder. Onu da (daha seyrek) okurum ama içselleştirmeye çekinirim. Büyük kaybedendir Metyuv. Eski alkolik, dejenere polis, sert dedektif, hamuru iyi ama daha karanlık (bırrr). Börni iyidir!
   Her iki seri, okumaktan yılmaya başladığınız anlarda (bunu bilen bilir) can simidi gibidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder