Fakir; 25 yıl astsubaylık yaptı. 4 yıllık okulu da sayarsak 29 sene üniforma giydiğini söyleyebiliriz. Bu sürede mesleğini "Aslan Asker Şvayk" ciddiyetiyle yaptığından (bkz.alttaki fotolar (beni bulmak hiç zor değil)) asla iyi bir astsubay olamadı, olmadı. Kitapta yazılan haksızlıkların büyük bir kısmını yaşadı. Gasp edilen, görmezlikten gelinen hakların mücadelesi bağlamında bütün etkinliklere katıldı, imza verdi, yürüyüşlerde bayrak salladı. Ergenekon sanığı oldu, hakimlerin karşısında ifadeler verdi, 25 yıl ağır hapisle suçlandı. Beraat etti.
(birinci tekil şahısa geçiyorum, böyle yazmak zor !) Bu 29 senede yaşadıklarım, gördüklerim, yorumladıklarım sonucunda mücadele etmenin beyhude olduğunu zannedip, başka işleri de tecrübe ettikten sonra "ne işim olur astsubaylıkla!" deyip hayli uzun bir faslı kapamıştım.

Buraya kadar olan konuyu okumak; mevzuya özellikle ilgisi olmayan okura, keçiboynuzu kemirmek gibi gelecektir. Gelelim "keçiboynuzunun içindeki o bir dirhem bala".
Son bölümde Sayın Yıldırım, gittikçe hem zihinsel hem pratikte temayül ettiğimiz "profesyonel ordu" kavramını teşrih masasına yatırıp, sıkı bir otopsi yapıyor. Bu yola girildiğinde bizi nelerin beklediğini bir güzel faş ediyor. Dün, bir helecanla hızlıca okudum. Yakında altını üstünü çizerek bir kez daha okuyacağım.
Velhasıl, siz yahut yakınlarınız bu "astsubaylık" meselesine girdiyseniz okumak zaruridir. Marazi malumatfuruşsanız yine okumalısınız. Yoksa, sadece son bölüm için dahi alınır okunur (6 şişe kola fiyatına (toptan)).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder