368 Sayfa ama bir türlü bitmek bilmedi. Kitap, yazarın ölümünden bir yıl önce yayımlamış (1962).
Distopyayı çok severim. Müsebbiblerinden biri de Bay Haksliy'dir. "Cesur Yeni Dünya"sı, "1984" ve "Fahrenheit 451" ile sacayağını oluşturup, distopik subasmanımı (sub-basement) oluşturmuştu.
"Cesur Yeni Dünya" kimilerine göre ütopya (onlar kendilerini bilirler !), akl-ı selim kâri içinse distopyadır. Muhayyile edilen dünyayı okudukça kulaklarıma kadar haşyet içinde kalmıştım. Kitap 1932'de yayımlanmış, birinci dünya savaşı bitmiş, toparlanma başlamış, Bay Haksli'nin kulağına da "cesur, yeni dünya"ya yönelik karsuyu kaçmıştır bir kez. Aradan geçen 30 yılda, bir dünya savaşı daha yaşanmış, soğuk savaş yaşanmaya devam edilmiş, nükleer silahlanma azıtmış, üzerinde yaşadığımız yerküre Haksli'nin öngördüğü distopyaya doğru adım adım evrilmiştir.
Hâl böyleyken, Aldus Bey "Ada" da pek zayıf bir roman örgüsü içinde herşeyin çok güzel olabileceğine dair bir ütopya oluşturmuş. Aslında genel olarak baktığınızda çok acıklı bir ütopya :
Şöyle ki : kapitalizmin ve tüketimin tam kucağındaki tüm dünyada, bütün bu kalıpları kıran bir ada vardır. Adada insanlar, tüketmeden mutlu olmanın yolunu bulmuşlar (fakire göre zaten ancak öylesi mümkündür), ordusuz, kolasız (nassıyanee !) yaşayıp gitmektedirler (üstelik çok mutlu). Modern dünya buna izin veremez, vermemelidir elbette. Kolpa bir deniz kazasından kurtulan gazeteci, Adanın yeni liderine yanaşmanın bir yolunu bulacak ve olaylar gelişecektir.
Romansal kurguyu bir tarafa bırakıp, satır aralarındaki hikmetlere odaklanıldığında kitap daha fazla haz veriyor. Bay Huxley, mutad üzre, arada kitaptan neredeyse bağımsızcasına bilgiler, yorumlar, fikirler saçıyor. Bunların çoğu da üzerinde düşünmeye değer.
Sakın ola ki tatilde, yolculukta okumaya hallenmeyin. Ağır okumalarla sindirilecek kitaptır. Çabuk yemek değil perde pilavıdır.
"Cesur Yeni Dünya" kimilerine göre ütopya (onlar kendilerini bilirler !), akl-ı selim kâri içinse distopyadır. Muhayyile edilen dünyayı okudukça kulaklarıma kadar haşyet içinde kalmıştım. Kitap 1932'de yayımlanmış, birinci dünya savaşı bitmiş, toparlanma başlamış, Bay Haksli'nin kulağına da "cesur, yeni dünya"ya yönelik karsuyu kaçmıştır bir kez. Aradan geçen 30 yılda, bir dünya savaşı daha yaşanmış, soğuk savaş yaşanmaya devam edilmiş, nükleer silahlanma azıtmış, üzerinde yaşadığımız yerküre Haksli'nin öngördüğü distopyaya doğru adım adım evrilmiştir.
Hâl böyleyken, Aldus Bey "Ada" da pek zayıf bir roman örgüsü içinde herşeyin çok güzel olabileceğine dair bir ütopya oluşturmuş. Aslında genel olarak baktığınızda çok acıklı bir ütopya :
Şöyle ki : kapitalizmin ve tüketimin tam kucağındaki tüm dünyada, bütün bu kalıpları kıran bir ada vardır. Adada insanlar, tüketmeden mutlu olmanın yolunu bulmuşlar (fakire göre zaten ancak öylesi mümkündür), ordusuz, kolasız (nassıyanee !) yaşayıp gitmektedirler (üstelik çok mutlu). Modern dünya buna izin veremez, vermemelidir elbette. Kolpa bir deniz kazasından kurtulan gazeteci, Adanın yeni liderine yanaşmanın bir yolunu bulacak ve olaylar gelişecektir.
Romansal kurguyu bir tarafa bırakıp, satır aralarındaki hikmetlere odaklanıldığında kitap daha fazla haz veriyor. Bay Huxley, mutad üzre, arada kitaptan neredeyse bağımsızcasına bilgiler, yorumlar, fikirler saçıyor. Bunların çoğu da üzerinde düşünmeye değer.
Sakın ola ki tatilde, yolculukta okumaya hallenmeyin. Ağır okumalarla sindirilecek kitaptır. Çabuk yemek değil perde pilavıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder