Nereden bakılırsa bu tanıtımı yapmak zor! Bir kere kitap 848 sayfa (Ytong kesafetinde ve HM'nin okuduğum ikinci en kalın kitabı. Birincisi için bakınız.), e-kitap formatı yok (her elinize aldığınızda tuğla taşıyormuşçasına bir his geliyor), okurken "aynen öyle" çevirileri IQ84'deki gibi kulağı tırmalıyor (kimbilir belki de vardır doğrudan Japoncası (bu arada çeviriye bu küçük tırmalama dışında diyecek yok)), yine sürreal ögeler fink atıyor. Neyse, doğrudan konuya girelim.
İsmini öğrenemediğimiz portre ressamımız daha ilk bölümde altı yıllık karısından ayrılır. Biçare ressamımız manik mi yoksa defresif mi olduğunu çözümleyemediğimiz bir ruh haliyle kendini yollara vurur. Bir iki aylık sergüzeşti ruhunu yatıştırınca bir arkadaşının babasının (baba, Herrn Alzheimer arkadaşlığında bir kliniktedir) boş kalan evine kiracı olur. Geleneksel Japon resminin pek meşhur bir ressamı olan babanın, Dünya tarafından hiç bilinmeyen bir tablosunu (muhtemel en iyi eserini) tavanarasındaki baykuşu aradığında sımsıkı paketlenmiş olarak bulur ressamımız. Tablonun adı Mozart'ın Don Giovanni operasındaki bir sahneden esinlenerek "Kumandanı Öldürmek"tir. Olaylar gelişir.
Bakmayın korkutucu hacmine! Okumaya başladıktan sonra sular seller gibi akıyor. Artık yazarın ismini bilmediğim bir metne "hımm bu Murakami" yakıştırmasını tereddütsüz yapıştıracak kadar iyi biliyorum Bayan Murakami'nin sevgili oğlunun yazma tarzını. Bu kez de şaşırtmadan aynı hazzı yakaladım. Yazarımızın, ilk sayfalardan okuru yakalama ve kitabın sonuna kadar bırakmama tarzı ile açıklanabilen bir üslubu var.
Bize ne kadar yabancı bir kültür de olsa, insan olmanın bazı standartlarının küresel olması (kıskançlık, iyilik yapma isteği, cinsellik (o da kitabımızda mebzul miktarda vardır), kötülük, korku ve daha neler) metni bu kadar cazip kılıyor herhalde. Yine eve girmeden çıkarılan ayakkabılar, bolca marka (her türlü (otomobil, plak, saat, albümler)), meme betimlemeleri (sutyen numarasına kadar (nedir bu adamın meme takıntısı?)), yeni başlangıçlar, kör kuyular, sürrealist ögeler (bakmayın ilk bölümün tüyler ürpertici olmasına, öyle korkutucu bölümler yok!), azıcık tarihi siyaset (Nanking bölümleri, tutucu Japonlar arasında küçük fırtınalar koparmış), yemek tarifleri gırla gidiyor. Satır aralarında, bölümlerin bir çoğunda okumayı yarım bırakarak düşüncelere dalacağınız pasajlar, satırlar var (ben en çok "zamanı yanına çekmeyi" tuttum). Okurken pek zevk aldım, çabuk bitmesin diye sadece yatmadan önce okudum, yine de 10 günde bitti. Unutunca bir kez daha okunur. Öneririm yani.
Listemdeydi ama hacmi gözümü korkutuyor, şimdi listeme geri alıyorum:) elinize sağlık:)
YanıtlaSilBen de kısmetse bu hafta "Teftiş"e başlıyorum:) İyi okumalar...
SilEyvah teftiş var!!:D yorumlarınızı merakla bekliyorum, keyifli okumalar :)
Sil