96 sayfalık küçücük risalede; (bakın buraları çokomelli!) pipolarını kilit altında tutan, başucunda her daim dolu bir tabanca bulunduran, boynunu berberin usturasına teslim etmeye cesareti olmadığından ömrü boyunca kendi traş olmuş yazarımızın aşk hakkında fizik ötesi açıklamalarını anlamaya çalışıyoruz. Aslında yazıldığı dönemin tüm pozitif bilimlerini bihakkın kullanıp bu olguya yaklaşan Artur Bey'in vardığı nokta Aşık Veysel'imizin vardığı noktayla benzer "seversin kavuşamazsın aşk olur!". Bir önce söylediği de : aşkın temelinde cinsel dürtüler vardır.
Kanımca en ilginç bölüm oğlancılığın ele alındığı son bölümdür. Artur Bey, "madem bunun önüne geçemiyoruz, bari kökenine inelim!" diyerek, konu hakkındaki "bilimsel" çıkarımlarını yazmış. Yazdığına göre: çok yaşlı ve çok genç erkeklerin tohumları işe yaramaz olduğundan, doğa kendisine böyle bir çıkış yolu bulmuştur. Nereden bakarsanız elinizde kalmakta.
Kanımca en ilginç bölüm oğlancılığın ele alındığı son bölümdür. Artur Bey, "madem bunun önüne geçemiyoruz, bari kökenine inelim!" diyerek, konu hakkındaki "bilimsel" çıkarımlarını yazmış. Yazdığına göre: çok yaşlı ve çok genç erkeklerin tohumları işe yaramaz olduğundan, doğa kendisine böyle bir çıkış yolu bulmuştur. Nereden bakarsanız elinizde kalmakta.
Dönemin "bilimsel" bilgileri ışığında aşkın bir tahlilini merak edenler bir göz atabilirler, yoksa vaktinizi harcadığınıza değmez...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder