"Rastgeleliği yaratmak çok itina ister, en küçük dikkatsizlikte düzen kendini gösterir." gibi zihin kamaştıran konuşmaların geçtiği sürrealist, kuntastik bir kordeladır.
BKK (bilinç kontrol kamarası),rüyaları ve gerçek hayatı arasında sık sık ikazsız geçişler yapan Stefın, kendisiyle aynı frekanslarda bir Stefıniye rastlayınca olaylar gelişir. Konumuz budur...
"Kaypak zihnin sonsuz günışığı" ile kimi sinefillerin kült yönetmen koltuğuna kurulan yönetmenimiz Bay Gondri, yine zekasından bekleneni gerçekleştirerek masalsı bir eser ortaya çıkarmış. Standart kurgudan azade, bilinçaltının dekora yansıdığı, oyuncuların döktürdüğü (Gaelgarsiyabernal'in ıslakköpekyavrusu bakışlı gözleriyle çizdiği Stefın karakteri beni benden almıştır (özellikle başkasının odasında yakalandığında kendini yataklara atışı, ergen küsmeleri, naifliği falan şükeladır), Nemfomanyak'dakinin aksine giyinik olduğu zaman Şarlotgensburg'un aksanı ve çekiciliği ise sıcak çikolata kıvamındadır), dekorlar ve efektler naif olduğu kadar etkileyicidir, "şu an neler oluyor ?" sorusunun çözülebilmesi için kimi sahnelerin çok dikkatli izlemesi gerekmektedir.
Rüyanın ve gerçeğin birbirine karıştığı filmimizde "meşazavcısısinefillerin" (var böyle bir grup insan) beynini uyuşturacak kadar çok veri girişi vardır. Televizyonun "eğiticiliği", genel geçerliğin yaratıcılığa nasıl ket vurduğu (hatta baltaladığı), rüyaların "stop motion" izlenebilirliği, bilinçaltının üstüne nasıl etki ettiği falan filan.
İmpresyonist sinefil ise (fakir bu kulübe üyedir) elinin altında bir piyale öküzgözü takviyesiyle, yüzünde ebleh bir gülümseme ile filmimizden kâm alır. Okuyanlara da bunu öneririm. Mesaj aramayı, "şimdi rüya mı ? gerçek mi ?" diye sormayı bırakın ve öylece izleyin.
Pragmatistlere, realistlere ve modern kapitalistlere önermem. Tat vermeyecektir.
Ütopiklere, romantiklere kaçırmayın derin. Tadından yenmeyecektir...
Rüyanın ve gerçeğin birbirine karıştığı filmimizde "meşazavcısısinefillerin" (var böyle bir grup insan) beynini uyuşturacak kadar çok veri girişi vardır. Televizyonun "eğiticiliği", genel geçerliğin yaratıcılığa nasıl ket vurduğu (hatta baltaladığı), rüyaların "stop motion" izlenebilirliği, bilinçaltının üstüne nasıl etki ettiği falan filan.
İmpresyonist sinefil ise (fakir bu kulübe üyedir) elinin altında bir piyale öküzgözü takviyesiyle, yüzünde ebleh bir gülümseme ile filmimizden kâm alır. Okuyanlara da bunu öneririm. Mesaj aramayı, "şimdi rüya mı ? gerçek mi ?" diye sormayı bırakın ve öylece izleyin.
Pragmatistlere, realistlere ve modern kapitalistlere önermem. Tat vermeyecektir.
Ütopiklere, romantiklere kaçırmayın derin. Tadından yenmeyecektir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder