10 Nisan 2019 Çarşamba

"Yalnızız" Peyami Safa'nın Son Romanı

   Peyami Safa dümeni Fatih'ten çevirip pruvayı Harbiye'de karar kılıyor ve dönemin canlı bir fotografisini (daha doğrusu zeitgeist'ını (böyle miydi o?)) okurun önüne bir güzel seriyor. Ne zamandır roman okumuyorum, dedim bir ucundan başlayayım. Peyami Safa ve roman denince akla ilk gelenlerden olmasa da en sağlamlarından biri "Yalnızız". Üstadın son romanı (1951'de basılmış (meraklı kâri 1959'da basılan "Biz İnsanlar" nedir? diye sorabilir. (sormasınlar o 1939'da tefrika edilmiş))). 
   Öyle romana beylik kalıplar yok. Yazar pattadanak giriyor konuya ve anında okuru içine çekiyor satırlar. 416 Sayfa (Ötüken basımını okudum) sular seller gibi akıyor. Kitabın dili (öyle fazla bir müdahale de yok günümüz diline çevirmek için) bir acaip. Okudukça okuyası geliyor insanın. 
   Bir aile halleri, karakterlerin tanımını sayfalar ilerledikçe oturtuyoruz muhayyilemizde. İlk başlarda (adeta bir tiyatro oyunuymuşcasına) tek hanede ilerleyen kitabımız, ortalara doğru okuru ters köşeye yatırıp bambaşka karakterlerde yoğunlaşıyor. Kendi adıma, insanların neler yaptığı ile değil neden yaptıkları konusuna  yoğunlaştığımda okuma zevki aldım. Safa, yarattığı Samim karakterinin (gerçi Besim daha pragmatik duruyor) düşüncelerinde hayata dair pek çok tespitte bulunmuş. Geçen yüzyılın ortalarında yazılmış olması metni eskitmiyor, aradan geçen onca zamana karşın insanın fıtratı aynı. 
   Roman ilerlerken, adamakıllı incelediğimiz Simeranya adlı ütopik ülke ve hakkında yazılanlar ise ayrı bir başlığı hak ediyor. Samim'in yazdığı bu ütopik metin, dönemin edebi akımlarına paralel olarak çok ilgi çekici bir akışla ve betimlemelerle süregidiyor.
   Eleştireceğim (sen kim oluyorsun Peyami Safa'yı eleştirebiliyorsun Arakolpa!) anlayamadığım tek şey: romanın sonlarına doğru zuhur eden para-psikolojik doğaüstü olaylar (Necile ve Renginaz'ın halleri). Bunları romanın herhangi bir yeri ile bağdaştıramadım. Bir de final sanki pek alelacele bağlanmış. Ayrıca adı da yalnızlığımızı yüzümüze vurur gibi (anladık! yalnızız (öyle doğduk, öyle öleceğiz)). Bunun haricinde genel olarak ruha hüzün veren bir melankolik havası var ama sarfınazar edilemeyecek kadar önemli bir eser. Baharda ve tatilde okunacak kitaplardan değil, herkes yattıktan sonra okuma ışığında müskirat eşliğinde tadından yenmez...

5 yorum:

  1. Yalnızız bana nedense Huzur’u hatırlattı, onu okumuş muydunuz? Edebi açıdan özellikle çok sevmiştim ben onu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Taa yeniyetmeyken okumuş sıkılmıştım (o zamanlar merakım daha heyecanlı romanlaraydı :)) ama önerinize uyup okuma listeme tekrar aldım. İlk fırsatta.

      Sil
  2. ‘’Bir kahkaha atmalısın, oğlum. Bir kahkahanın halledemediği hiçbir mesele yoktur. Gözünü oyalarken bile bir kahkaha at, acı duymazsın, gül ve geç.’’

    Peyami Safa – Matmazel Noraliya’nın Koltuğu: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/peyami-safa-matmazel-noraliyanin-koltugu-romanindan-hafizama-kazinan-17-alinti/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Haydi bakalım. Noraliya'nın Koltuğu'nu da okumuştum ama bu cümle (üstelik inci gibi bir cümle) aklımdan uçuvermiş. Yeniden okumalı...

      Sil