Gayriçi, iki saate yakın bir film çekmiş Amerika'da (1s59d). İngiltere'den Ceysınstetım, Edimersın gibi oyuncuları ve ingiliz aksanlarını almış ama kendi memleketinde yaptığı işlerin cazibesinden hayli uzak. Bu farklılığı (işverenlerin karakterlerindeki paraya taparlık) özellikle vurgulamış.
Soygun filmi satar, intikam daha güzel satar. İşbu kaide tüm yapımcıların bildiği bir gerçektir. Bu minvalde her iki çoksatarı aynı filmde kullanıp bol aksiyon sosu katmak daha da garanticidir. Nedir ki: senaryonun yazarları arasında da yer alan yönetmenimiz izleyiciyi bir kez daha; yozlaşmış asker emeklileri ve azılı bir suçlu arasında tercih yapmak durumunda bırakıyor. Daha mağdur olan suçluyu daha önce tanıttığından, izleyici kendisini bu karakterle özdeşleştiriyor ve tüm senaryoya onun gözünden bakıyoruz. Yönetmenimizin daha önceki işlerindeki (ki roman uyarlama senaryoları haricindeki işlerinin genelinde vardır bu (Bkz. Rocknrolla, Revolver, The Gentlemen vs.)) suçludan yana olma durumu oldukça rahatsız edici.
Bu filmde de başrolümüzün 25 yıldır aranan biri olduğunu anlıyoruz ama neden aranıyor? Paranın peşinde mi? (Değil, çünkü 2.5 milyon dolaresi mağdur genç kızlara dağıtmakta bir beis görmüyor) Devletle ne gibi bir rabıtası var? (FBI ajanlarıyla pek sıkıfıkı). Velhasıl; bir mafya liderinin videolarına kilitlendiğimiz bugünlerde aklımızı çok karıştıran bir filmdir. Ama Riçi'nin bir yönetmenlik imzası var (yönetmenini bilmediğiniz bir filminde bile "Aaa bu galiba gayriçi'nin filmi" diyebilirsiniz). Sıkılmadan iki saat izlersiniz, size sorular sordurmaz, içinizde gizli gizli kımıldanan destrodoyu (ne sinsidir o melun içgüdü) yatıştırır, yazılar çıkınca unutmaya başlarsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder