Kitaplar, Filmler, Malumatfuruşluk falan..
Başlık neyse o.... (merak ettiğiniz kitap, film; gitmek istediğiniz rota varsa arattırın belki de bu sefil ağ güncesinde vardır)
19 Ocak 2025 Pazar
"Aslında Herkes Haklı! Ali Lidar'dan...
7 Ocak 2025 Salı
"Mutfak ve Kültür & İnsanın Beslenme Tarihi" Yemek Kitabı değil Antropolojik Gastroloji.
2 Ocak 2025 Perşembe
Okuma Tüyoları yahut Bilge Biriyle Benzerlikler&Farklılıklar.
Bu günceyi bir nevi günlüğüm olarak tutuyorum (elbette sadece okuduklarım ve izleyip hoşlandığım şeyleri içeriyor). Hâl böyleyken dün dinlediğim ve beni etkileyen bir podcastı da ekleyebilirim rahatlıkla. Fakir; "nasıl olunur" adlı seriyi takip ediyor. Kimi zaman ilginç şeyler duyuyorum. En son Adnan Bali'yi dinledim kimi önyargılarla. Böyle üst düzey yöneticiler ve iş insanları (hele de emekli olmuşlarsa) biraz sıkıcı olabiliyor. Bu kez sonuna dek ilgiyle dinlendi. Demek ki neymiş: önyargı kötü bir şeymiş.
Nedir, konumuz okuma ve izlemedir. Öyleyse; kendimce sözlerini ilgiyle dinlediğim ve kimi şeyleri öğrendiğim (kimilerini öğrenmeye ve uygulamaya ciddi niyet duyuyorum) birinin bu konuyla söyledikleriyle, fakirin paralellikleri ve ayrımlarını da yazmamak olmazdı.
"Zamanımız kıymetli ve biz bu dünyaya boşuna gelmedik" diyor Bali. "Elbette kendimizi büyüteceğiz, bir fark yaratmaya çalışacağız. Bu edinimlerimize de bağlı. Bir şeyi ancak beni büyütüyorsa izler ve okurum. Bunların hepsini kayıt ederim, konularını&içeriğini değil hissettiklerimi öğrendiklerimi. Sonuç faydalıysa benzerlerini bulup okur izlerim" de diyor.
Bendeniz sinema filmleri için aynı mottoyu izlesem de kitaplar konusunda aynı fikirde değilim. Hep bana olumlu şeyler katacak, hazmedeceğim, içselleştirecek sayfaları okumaktan daraldığım oluyor (iki hücreli beynimin yetmemesi!). Çalışmaktan ısınan gri kitleyi boşa çıkarıp boş da durmamak için ne yapıyorum? Gelsin polisiyeler, duygusal romanlar, korku ve fantazya edebiyatı. Onda da iyiden çöp olanları değil türünün kendimce güzel örneklerini okuyorum ama. Sinemada da durum öyle. Misal: genellikle çok satan kitaplar ve çok izlenen filmlerden hazzetmiyorum. Her zaman değil ama çoğunlukla öyle.
Sohbet ilerledikçe duydum ki Adnan Bey'in favori kitaplarında bu tip bir genel geçerlik sezmesem de kimi izledikleri, benim zaman kaybı olarak gördüğüm şeyler. Belki o da beynini çalıştırmadan meşgul etmek için bu yola başvuruyordur. Bilemedim.
Kısacası; dinlerseniz faydalanacak bir şeyler bulabilirsiniz, bana öyle oldu.
"İzmir Postası'nın Adamları" İzmirliler Kaçırmamalı.
"Huzur" Tanpınar'dan Okunacaklar Listesi No.2
24 Aralık 2024 Salı
"Mobius" Adam Fawer'dan bu kez Kuantum Fiziği ve Sicim Teorisi Yan Yana.
28 Kasım 2024 Perşembe
"Transhümanist Devrim" Geliyor Gelmekte Olan
23 Kasım 2024 Cumartesi
"İnsanlığımı Yitirirken" Mutlu Değilseniz Okumayınız!
18 Kasım 2024 Pazartesi
"Kalk Bi Dopamin Demle" Günüzümün Yaygın Mutsuzluk Halleri.
İlk bölümünü (hepitopu 3 sayfa) okuyunca dedim "Hah O benim!". Yazar (lar (lar çünkü iki kişi yazmış bunu "Serkan&M. Ali Karaismailoğlu")) o kadar iyi betimlemiş ki içinde bulunduğum durumu, sanki bana özel yazılmış gibi hissettirdi ilk bölümler.
Bilmiyorum size de oluyor mu? Bazen bir şeyleri kaçırdığınızı, tamamlanamadığınızı, zamanın çok hızlı akıp gittiğini yahut bir ereğe ulaşamadığınızı (iş olur, unvan olur, ruh eşi olur, para olur her türlü) düşünür ve bu sizi bir nevi boşluğa çeker. Netice: Gelsin kasavetli günler, haftalar, aylar, mevsimler ve hatta yıllar (burada "zaman sanki bir rüzgar" diyerek Enis Behiç Koryürek'e bir selam sarkıtalım). Bu normal (miş).
Girizgahtan sonra başlıyoruz içimizdeki karadeliğe neden olan dopaminin bilimsel açıklamasına. Bu mendebur ve şükela molekülün (nörotransmitter deniliyor) sadece yapısını değil, çalışma prensibini de anlıyoruz ilerleyen bölümlerde. Ondan sonra da "hayatınızı mükemmelleştirecek dört adım" bölümüne geçiyoruz. Şaka şaka! Böyle bir formül yok! Yalnızca o karadelikle yaşamayı öğrenmek ve kontrolünü eline almakla ilgili öneriler var.
Kitap 1buçuk günde bitti. Adeta yutarak okudum. Biraz demlensin, bir kere daha okuyup altını çizdiğim, kenarına soru işaretleri koyduğum yerler üzerinde idrakımın artmasını bekleyip, lugat&makale karıştıracağım. Nedir: kitap biter bitmez instagram hesabımı kapattım (biliyorum oradaki hayatların yalan olduğunu ama beyni kandırmakta pek mahir bir uygulama bu (hesabı kapatmayı bile nice derin yerlere saklamışlar)). Önümüzdeki günlerde kendimi oyalama amacıyla yaptığım tüm sosyal faaliyetlerin biletlerinin iptal edilebileceklerini iptal ettim. Yine bu saikle çıkmayı planladığım seyahatleri erteledim. Canımın sıkılmasına, rölantiye ve hatta geri vitese ihtiyacım var (mış). 22'den sonra zaten ekrana bakmıyordum, yatağımın yakınlarında bırak ekranı elektronik cihaz yok (bunun için bir şey yapmama gerek kalmadı).
Bugün konuştuğum bir arkadaşım (kendisi sinirbilim konusunda akademik bir seyahatte (yolu açık olsun!)), tek nörotransmitterin dopamin olmadığını, daha nice benzer molekül olduğunu ancak çalışma prensiplerinin benzer olduğunu söyledi. Belki onların da böyle hap gibi kitapları çıkar. Ancak önemli olan şey çalışma prensipleri. Onu anlayınca gerisi kolay. Bu arkadaşım bir de "dopamin orucuna mı başlıyorsun?" diye sordu. Demek, kimi çevrelerde bilinen bir şey.
İki gözümün nurları, bu hızlı tüketim çağında hâla bu satırları okuyacak feraseti olan, anlamaya okumaya zaman ayıran bir avuç seçkin kâri, kıymetinizi bilin. Sizlerden, bizlerden fazla kalmadı. Pamuklara sarılarak saklanasısınız. Velhasıl; hararetle öneririm.
17 Kasım 2024 Pazar
"Sofranız Şen Olsun" Çocukluğuma Dair.
14 Kasım 2024 Perşembe
"Einstein Ahçısına Ne Dedi?" Mutfak Bilimi.
12 Kasım 2024 Salı
Endülüs Gezi Notları.
- Endülüs elbette ki Fas'tan daha pahalı ama memleketimden pahalı değil.
- Şöyle kendilerine özgü bir yemek tadayım derken farıdım. Pizza, makarna, paella, hamburger şeytan dörtlüsünün haricinde pek az seçenek var. En pahalı yemekleri pöç. Evet! memlekette milletin burun kıvırdığı dana kuyruğu. Fine dining restoranlarda en sona koyuyorlar ve diğer tabaklardan %40 falan daha pahalı. Yemedim, âlasını kendim yapıyorum. Gündüzü empanadalarla, tortillalarla geçirip akşamları tapas barlarda sürttüm. Buralardada patatas bravasın (bildiğiniz anne patatesi) karidesten pahalı olmasına anlam veremiyorum. Bendeniz deniz ürünlerine abandım doğal olarak.
- Toplu taşıma yaygın ama ihtiyaç duyacağınızı zannetmiyorum.
- Her yerde wifi olduğu için hat almadım, ihtiyaç da hissetmedim.
- Agota Kristof'un "Dün"ünü, Galeano'nun "Aynalar"ını, Reha Hoca'nın "Ud Çalan Kadınlar"ını, Jack London'un "Denizin Çağrısı"nı okudum. Tanpınar'ın "Huzur"una başladım ama bitmediği için sayılmaz.
- Paco Lucia'lı flamenkolar dinledim. Yerel radyo istasyonlarına kulak verdim. Günde 20bin adım attım ortalama. Deliler gibi yiyip 1 kilo hafiflemiş olarak döndüm memlekete.
- Elhamrayı tek başına gezmek için gelir miyim? Gelirim galiba. Bu arada sakın yazın gelmeyin sıcaklar cehennemi oluyormuş. Rehberim Rocio "bu yaz 50 dereceyi gördük" dedi.