1 Kasım 2019 Cuma

"Utopia" Bay Morus'tan Ütopyaların İlki!

 
   Yeniyetmeyken okumuştum ilk kez. Tekrarı aşağı yukarı 40 seneden sonra, epeyce değiştikten sonraya kısmetmiş. İlk okuduğumda İş Bankası Kültür Yayınlarından okumadığımdan olacak arkasında Mina Urgan'ın incelemesini de okumamıştım. 
   Ütopya sadece 105 sayfa, sonraki 136 sayfa Bayan Urgan'ın Sen Morus'un ne kadar da süpersonik bir insan olduğunu anlatan satırlarıyla doldurulmuş. İncelemeye göre sosyalizmin ilk modelini üstat Ütopya'da belirlemiştir. Ayrıca hümanist, iyi bir aile babası, eşitlikçi (15.yy.da İngiltere'de zor!), iyiliksever, adil (uzunca bir süre yargıçlık yapmış) bir insanmış. Kitaplarını pek severek okuduğum Erasmus ile de hayli rabıtaları olmuş. 8.Henri ile ters düşünce idam ettirilmiş. 
   Bu arada 8.Henri'yi bir inceledim (tesadüftür ki A.Alatlı'nın Nasihatnamesinin 1.cildinde (pek yakında bu mecrada o da!) o sırada bahsediliyordu). Ağabeyinin karısı ile olan evliliğini tek taraflı bitirmek ve göz koyduğuyla rahatça evlenebilmek için İngiliz (Anglikan) kilisesini kuran bu azgın tekenin eşlerini Jane Seymour'dan sonra bıraktım. Ancak aradaki eş Ann Boleyn, More'un kuyusunu kazmış ve sonraları o da kuyunun içine tepetaklak yuvarlanmıştır (London Tower herkese açık!). Yazılanlara göre More'dan hazzetmem gerekiyor. Ama ölümünün katolik kilisesinden çıkmama inadı olduğunu düşününce biraz duraklıyorum, ayrıca aşağıdaki ve görünen tüm suretleri biraz kabızlık çeken biri gibi yapılmış. Neyse ne! Bana mı kalmış bir kavramın (sonraları buna benzer bir çok kitap yazılacak ve ütopya diye bir tür doğacaktır (taa ki distopya gelinceye kadar)) mucidini yargılamak. 
   Ütopya, bir roman değil bir mesel aslında. Bay Morus (Papa 400 yıl sonra hazreti aziz ilan etmiştir (ütopiklerin koruyucu azizi)), yaptığı bir yolculukta çok gezmiş bir denizci ile karşılaşır, denizci ona Ütopya adlı adayı ve halkını anlatır, roman biter. Ütopya bombastik bir mekandır. Hakkındaki detayları yazmaya kalkışmak bile uzun sayfalara ancak sığar. Herşey çok güzeldir de, kölelerin olması beni irrite (irrite de neymiş arakolpa!) muazzep etti . Bu bakımdan Platon'un Devlet'inden etkilenmesi ve o dönemin perspektifinde köleliğin olmaması gibi bir kavramın olmaması nedeniyle belki hoş görülebilir ama nebiliyim pek içime sinmedi.  
   Bu demek değildir ki, bir türün ilk örneğine kayıtsız kalalım. 1516'daki ütopyanın nasıl olduğunu öğrenmek her bibliyofilin (bibliyofil de neymiş?) kitap kurdunun hakkıdır. Üstelik İş Bankası Kültür Yayınlarının çok insaflı kitapsever dostu fiyatlarıyla (kitapçıdaki etiket fiyatı 13 TL. internet sitelerinde 8.45 TL) uzak durmamız hatadır. O halde ne yapıyoruz? Yakın duruyoruz...

2 yorum:

  1. okumuştum ilginç bir kitap köleliğin varlığı rahatsız edici gerçi ama... dediğiniz gibi Thomas Moore'un kendi hayat hikayesi de oldukça ilginç, idam edilmesi falan.. elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman efendim teşekkürler. More'un hayat hikayesi size ilginç geliyorsa bir de 8.Henry'ninkini okuyun. Neler neler :)

      Sil