24 Kasım 2019 Pazar

"Fesüphanallah", "Hafazanallah" Alatlı'dan İki Tekmil (Şimdilik) Nasihatname...

 
   Sayın Alatlı ile musahabemiz eski. Viva La Muerte serisini biraz geç okumakla birlikte hayatıma çıkmayacak şekilde girdi ve bu minvalde kendilerinin yılmaz ve cansiparane (evet doğrusu cansiparanedir) bir okuru oldum. Üstelik yalnız değildim. Benim düşündüğüm gibi düşünen hatırı sayılır bir kitle de (hiçbirini yüzyüze görmesem de!) ile aynı düşünceleri paylaşıyorduk. Bu rabıta kimi zaman karşılıklı telefon görüşmelerine kadar gitti (öyle ulaşılmaz bir yazar değildir bu arada, okurlarıyla irtibat kurmaktan çekinmez). 
   Viva La Muerte serisi, yayımlandığı zamanlarda bir roman ekseninde ülkenin hal-i meramını çok sert bir şekilde ortaya koyuyordu. Diye yazarken konumuzun iş bu iki kitabın tanıtımından hızla uzaklaştığını haşyetle idrak ettim. Amacımız Nasihatname'yi tanıtmak, benim yazarla olan rabıtamı değil. O halde hemmen konuya dönüyoruz.
   Kimi kitaplar edebiyat kapsamında değerlendirilir (muhayyileyi güçlendirir, hayata başka açılardan bakmamızı sağlar, irfanın güçlenmesine faydalıdır (en azından ben öyle umuyorum). Bazı kitaplar da akademiktir, üslubu oldukça sıkıcı, dipnotları muazzam, sayfa altı notları kimi zaman sayfadan uzun (çok var böyle). Bunları okumak da, malumatınızı arttırır, kimi zaman bilgi seviyesine gelip bakış açınızı genişletmekle kalmaz, hayata dair daha sağlam adımlar atmanızı sağlar. Ders kitaplarını bu sınıflandırmadan tenzih ediyorum. Memleketimizdeki ders kitaplarının ekserisi bu kategorilerin dışında olup sadece belli sınavları geçip, kariyer planlamanıza yarar. 
    Fakirin hayatına eğitime ikinci başlangıçla birlikte akademik yazın da girdi (elli yıldır okumadığım bir tür). Hocalarım sağolsun bu tür nasıl okunur, nerelere dikkat edilir, dipnotlar, atıflar nasıl eşelenir; elhak öğrettiler. Böylece, bu türü de önce sıkılarak (ders icabı) sonrasında merakla okur olduk. 
   Ahir ömrümde ilk kez bir Nasihatname okuyorum Sayın Alatlı'nın sayesinde. Şimdi bu dizi (dizi diyorum çünkü 300'er sayfalık iki kitap var şimdilik (devamı gelecek sanıyorum)) herhangi bir edebi ve akademik sınıflandırmadan azade, kendi halinde bir yerde duruyor. Yazarımız, Dünyadaki egemen kültürün sert bir eleştirisini en başlardan yapmaya halleniyor. Egemen kültürün Amerikan kültürü olduğu malumunuz. Eski dünya (Avrupa) bile bu yayılmacılıktan nasibini alalı oldukça zaman oldu, daha eski dünyaların (Asya, Afrika) da büyük bir bölümü öyle. Bölümler ve bölüm altlarına yerleştirilmiş "pencere" babları ve aralara yerleştirilmiş "necefli maşrapa" (yaşı müsait olanlar şınınişi anlayacaktır) bölümleriyle sular seller gibi akan bir metin. Ancak benim gibi kaptırarak okumaya meyyal kitapkurtları bir saati aşkın okumaların sonunda, yanık balata koklamaya başlayabilirler. Okumalarda; e-kitaplığım, internetim açık, mütevazı kütüphanemin yakınlarında ve yazılanların aklıma yatmayan yerlerini kâh zihnime, kâh bu kaynaklara bakarak sindirdiğimden bitirmesi hayli zaman aldı. Katıldığım ve katılmadığım, tastamam bulduğum ve ilave edeceklerimin olduğu bölümler bir hayli. Yalnız Sayın Alatlı; irfanını aşan yerleri alenen belirtmiş (bir alkış). Okuyan (genç olduğunu ümit edeceğim) kitleye birtakım öneriler, nasihatler sıralamış. Ciddiye alarak okuduğumuzda zaman ve zemin de müsaitse bu nasihatleri uygulamak da zinde dimağlara kalmış. Bunların içinde sarfınazar edilmeyecek olanlar var. "yabancı dilinizi geliştirin, malumatı asıl kaynağından okuyun, büyük "loji"/"izm" lerin çıkış noktasını iyi belirleyin/kaynağına ulaşın ve "malumatı" "bilgi" haline getirin öyle yorumlayın ve takip edin, internette gördüğünüz her şeye inanmayın (unutmayın ki günümüzde bilgi en değerli şey ve parasız ulaşılan bilgilerin çoğunluğu "çöp"tür), bu doğrultuda "wikipedia"nın kerameti kendinden menkul ve referans yapılamayacak kadar sarsak olduğunu unutmayın (en azından ingilizcesine bir göz atın (orası birazcık daha doğru)), ve daha neler.
   Yazarımızın 2013'deki "Beyaz Türkler Küstüler"inden sonra iyi geldi. Meraklısı çoktan alıp bitirmiştir ama başlamayanlara öneririm.
   Tek eleştirim: eğer nasihatı gençlere veriyorsak, kitabın fiyatını biraz daha makul tutmalıyız (tek kitap 40 TL.) ki (okuyan zaten az) daha çok gence ulaşabilsin. 
PS : Bir de adını unuttuğum bir büyüğümün söylediği söz "hayatımda nasihat ile akıllanan görmedim!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder