Önceden söyleyeyim : filmimiz pek iyi değil. Piıtırceksın kaşesini görüp de "iyi yönetmen" diye bir zehaba kapılmayın. Bay Ceksın sadece prodüktörlerden biri. Yoksa yönetmen beyin ilk uzun metrajlı filmi bu. Fena da olmayan bir bilimkurgu romanı dörtlemesinden, 2s8d'lık bir film ancak böyle oluyor demek ki. Filipriivz 2001'de başlamış Mortal Engines dörtlemesini yazmaya, 2006'da bitirmiş. Klasik distopya. Romanları okumadım, haliyle sinema uyarlamasının nasıl olduğunu söylemek bana düşmez.
Günümüzden en az bin yıl sonrası. Yeryüzü mahvolmuş, kaynaklar tükenmiştir. Kentler kaynakları sömürmek için mobilize olmuş, güçlünün acizi yediği bir düzen zuhur etmiştir. İşte bu ahval içinde bir takım gençlerin yolu kesişir.
Gençli bilimkurgu distopyalardan ikrâh geldi son yıllarda (divörcıntlar, meyzranırlar ve daha neler). Bunun da onlardan kalır yanı yok. Bolca CGI kullanılarak, pek de mantıklı olmayan bir senaryoya yedirilmiş, akılfersa sahneler bolca. Diyeceğim : mantık falan arıyorsanız hiç yaklaşmayın.
Ancak (- Kıssada "Ancak" diye başlayan cümleden başlayabilirsiniz. demişti çok okuyan bir dostum), fakir gibi steampunkın hastaysanız uzak duramazsınız. Transistörsüz, dijitalsiz, ledsiz, floresansız (floresansız da bilimkurgu mu olurmuş!) bir görselliğe teşneyseniz izleyebilirsiniz. Kendi adıma; hem bir jet türbini taşıyıp, hem de bulutların üstünde güvertesinde sohbete sigaraya çıkılabilen hava araçlarına hastayım (fizik kanunlarına aykırı ama olsun ben seviyorum). Burada bunlardan pek çok var. Buharlı yürüyen kentler. Dijital olmayan (bildiğiniz optik) dürbünler. Enerjiyi nereden aldığı belli olmayan (ve çok enerjisi olan) Stalker Shrike. Daha neler neler...Bu arada yürüyen, ormanları hatır hatır yok eden kentlerin amansız batı kapitalizmini, hep saldırılan duvar arkası halkın ise Çinlileri ve Hintlileri simgelediğini, aslında bütün senaryonun koca bir metafor silsilesi olduğunu da düşünebilirsiniz (aman boşverin metaforu kutaforu! dümdüz izleyin en iyisi).
Sonlarda yapılan hava savaşında "Ahanda ! ölüm yıldızını yok eden luksıkayvolkır" dediğim oldu. CGI da olsa yürüyen kentleri pek bir keyifle temaşa ettim. Sonunu ilk on dakikadan sonra şıpınişi bildim (senaryo hiç şaşırtmıyor). Ama filmden çıktığımda "niye geldim ben buraya?" demedim. Steampunk seviyorsanız değerlendirebilirsiniz ama distopya ve bilimkurgu müptelasıysanız pek de hoşlanmazsınız. Siz bilirsiniz yani!
Günümüzden en az bin yıl sonrası. Yeryüzü mahvolmuş, kaynaklar tükenmiştir. Kentler kaynakları sömürmek için mobilize olmuş, güçlünün acizi yediği bir düzen zuhur etmiştir. İşte bu ahval içinde bir takım gençlerin yolu kesişir.
Gençli bilimkurgu distopyalardan ikrâh geldi son yıllarda (divörcıntlar, meyzranırlar ve daha neler). Bunun da onlardan kalır yanı yok. Bolca CGI kullanılarak, pek de mantıklı olmayan bir senaryoya yedirilmiş, akılfersa sahneler bolca. Diyeceğim : mantık falan arıyorsanız hiç yaklaşmayın.
Ancak (- Kıssada "Ancak" diye başlayan cümleden başlayabilirsiniz. demişti çok okuyan bir dostum), fakir gibi steampunkın hastaysanız uzak duramazsınız. Transistörsüz, dijitalsiz, ledsiz, floresansız (floresansız da bilimkurgu mu olurmuş!) bir görselliğe teşneyseniz izleyebilirsiniz. Kendi adıma; hem bir jet türbini taşıyıp, hem de bulutların üstünde güvertesinde sohbete sigaraya çıkılabilen hava araçlarına hastayım (fizik kanunlarına aykırı ama olsun ben seviyorum). Burada bunlardan pek çok var. Buharlı yürüyen kentler. Dijital olmayan (bildiğiniz optik) dürbünler. Enerjiyi nereden aldığı belli olmayan (ve çok enerjisi olan) Stalker Shrike. Daha neler neler...Bu arada yürüyen, ormanları hatır hatır yok eden kentlerin amansız batı kapitalizmini, hep saldırılan duvar arkası halkın ise Çinlileri ve Hintlileri simgelediğini, aslında bütün senaryonun koca bir metafor silsilesi olduğunu da düşünebilirsiniz (aman boşverin metaforu kutaforu! dümdüz izleyin en iyisi).
Sonlarda yapılan hava savaşında "Ahanda ! ölüm yıldızını yok eden luksıkayvolkır" dediğim oldu. CGI da olsa yürüyen kentleri pek bir keyifle temaşa ettim. Sonunu ilk on dakikadan sonra şıpınişi bildim (senaryo hiç şaşırtmıyor). Ama filmden çıktığımda "niye geldim ben buraya?" demedim. Steampunk seviyorsanız değerlendirebilirsiniz ama distopya ve bilimkurgu müptelasıysanız pek de hoşlanmazsınız. Siz bilirsiniz yani!
film öneriniz için teşekkürler bende The Mutant Chronicles filmini öneririm.
YanıtlaSilTam steampunk sayılmaz ama atmosferi başarılı ve bombastik bir kadrosu var (Malcovich, Perlman). Nasıl ıskalamışım bilmem:) Teşekkürler öneriniz için, izleme listeme aldım.
Sil