Reynıldvuudkok : terzi. Ama yaptığı işleri nasıl ciddiye alıyor, nasıl iyi yapmaya çalışıyor ? bilemezsiniz. İşinin hakkını da alıyor. Hep aristokrasiye çalışıyor. Annesi ölmüş. Hala ödip kompleksleriyle boğuşuyor. Kardeşi Siril ile Londra'da bir "terzi evi" işletiyorlar. Reynıld obsesif, narsist, egoist (bildiğiniz gıcık) bir adam. Derken, Alma ile tanışır, olaylar gelişir.
2 saat 10 dakika boyunca hastalıklı bir aşkın seyrini izlerken aklımdan geçirdim "Alma ! niye bu ısrar ?". Filme diyecek bir şey yok. Ismarlama takım elbise giymek gibi bir şey. Kostümler (ki oskarı kaptı galiba o dalda), dekorlar, kurgu, senaryo (ki bu sette en zayıf olanı da oydu galiba), müzikler (gerilimli anları, tedirgin piyano vuruşlarıyla öyle bir farkettirmeden yükseltiyor ki) hepsi şükela.
Burada Denyıldeyluvis'in oyunculuğuna bir kez daha şapka çıkartmamak elde değil. Dikkatli gözler, provalar sırasında Bay Luvis'in parmaklarının iğne saplamaktan nasır bağlamış olduğunu görecektir (usta bunun için altı ay kadar terzilik eğitimi almış). Saplantılı kişilikleri iyi hayata geçiriyor vesselam !
Kolay bir film değil, kafa boşaltmaya, haftasonu izlemeye gelmez. Amma velakin sinemaya müptelalar ıskalamazlar gibi geliyor.
Yukarıdaki lambada filmin genel bir özeti var gibidir. Bir Reynılds'ın ifadesine, gözlerine;
bir de Alma'nın aynadan yansıyan bakışlarına...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder