30 yıldır bir araya gelmeyen üç kardeş, babalarından aldıkları bir çağrıya icabet ederek doğdukları yere giderler. Olaylar gelişir.
Sandıns'ta hiç ödül almasa da, gösterime gireceği günü bekliyordum. Dün (ilk seanslar olamasa da) izledik. Tolga Karaçelik (ki "her türlü musibetten sonra sadece karafatmalar ve sinemacılar hayatta kalır" diyerek, filmlerine muktedirlerden alamadığı desteği sinefillerden toplayarak, 2-3 haftada film çekerek (kelebekler 19 günde çekilmiş) hoşuma giden bir yönetmen olmuştur)'in önceki işi "Sarmaşık"ı fazla sevememiştim (bu iş hakkında ahkam kesecek denli bilenlerin aksine) (parantezlerden uzak dur arakolpa ! (anlamı zorlaştırıyorlar (hah yine !))).
Nereden bakarsanız güzel film ! Kimileri diyecektir ki "annelerinden intiharından sonra üçü de sorunlu üç kardeşin babalarının cenazesine gelmesinin neresi güzel ?". Olsun desinler. Film güzel film. Kısa kısa görünen karakterler, diyaloglar, olaylar, herşey. Şöyle söyleyeyim : son yıllarda en çok güldüğüm Türk filmidir (özellikle finalde, yazılar bitinceye kadar güldüm !). Yâd ellerde kuntastik bir ödül aldığına şaştım ! Çünkü bir çok bölüm ancak necip milletimiz tarafından anlaşılabilecek ayrıntılar. Yağmur duası, gizemli vasiyet, patlayan tavuk, muhtarın hikmetleri, kör çoban, 500 TL., müzikholdeki akşam yemeği, astronot ağabey ve daha onlarca ayrıntı.
Bazen diyorum ki : Bayan Karaçelik'in sevgili oğlu izleyiciyi bu kadar hem güldürüp hem ağlatmasa da sadece bir kanala yönelseydi daha mı iyi olurdu ? Misal : Anacığım; yalnızca, sessizce bu dünyadan göçtüğünde ben dünyanın öbür ucundaydım. Eve gelip eşyalarını karıştırdım, çok ağladım. Suzan da eşyaları karıştırırken ağlıyordum. Buna mukabil Muhtarın karısı Hatice'nin kahvedeki rahat tavırlarına gülümsüyor, Suzan'ın pavyondaki atarlarına ("- üstüne oturduğumun adamı !") gülüyordum. Ama sinemadan çıkınca "böyle olması daha iyi" diyordum.
Neyse : "Allah lükstür, lüks. Tövbe sizin hizmetkarınız mı Allah !", "Hz.İbrahim bile şüphe duymuş, benim duymam nasıl normal olmaz ?" diyen imam var (helbet devlet desteği alamaz, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmeyelim muhterem ! (ki filmdeki en favori karakterimdir)), gasılhanede astronot var (ilk sahnede kendini yakıyor), ağır abinin başında rakı şişesi kıran naif kızcağız var, patlayan tavuklar var, 500 TL var (en çok ona güldüm (ki bu coğrafyadan olamayanın anlayamayacağı bir ayrıntıdır)), Erkut Taçkın/Barış Manço/Kahtalı Mıçı/Grup Gündoğarken'in müzikleri var. Gidin görün, sıkı grupla gidin filmden sonra sıkı geyik çevirin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder