Distopyaları severim, atmosferinden ötürü. Animelerin hastası değiliz lakin bunun Matrix'e esin olduğunu duyunca bünyede merak zuhur ediyor. Fragmanlarda da kuntastik görüntüler olunca, kırık ayağımıza falan bakmayıp düştük sinemanın yollarına.
Beyin nakli yapılmış başrolümüz, kabuğunu tasarlayan şirketteki cinayetleri araştırmaya başlar. Olaylar gelişir.
Mekan (zannediyorum) Hong Kong. Oluşturulan atmosfer, etkileyici. Animenin 90'lı yıllarda yapıldığı gözardı edilmeyerek, araçlar buna göre seçilmiş. Heryerde binalar, binalar (gelecek böyle gelecekse gelmese daha iyi !). Bu kafesi çekilir hale getirmek için, kaldırımları işgal eden hologramlar, heryerde hologramlar, gökdelen ebadında hologramlar.

İlk yarım saatten itibaren, sonunu doğru olarak tahmin ettiğim filmde hiç sıkılmadım. CGI efektleri falan öyle gözüme batmadı. Ancak 35 yıl önce çekilmiş bir Bıçaksırtı keyfi vermedi. Hayır son zamanlarda Raydlisıkat şefin çektiği versiyonu izliyorum, yine aynı keyfi alıyorum. Demek ki sinema keyfi için sadece CGI (1982 versiyonunda maketler falan var) yeterli değil.

HAMİŞ : Amanın yazmayı unutmuşum ! Filmin benim için en güzel yanı; Takeşikitanoydu. Değişik şekil saçları, tüm kastın aksine Japonca konuşması, yaşından dolayı zor hareket ediyor gibi bir görünüm verip aksiyon sonunda "kurt avlamaya tavşan gönderilmez" repliği, velhasıl tüm varlığı filme wasabi sos (tek seferde kibrit çöpü başından fazla denemeyin) gibi bir lezzet katmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder