15 Kasım 2015 Pazar

"Youth" Sanat Filmi değil Sanat !

   Napoli doğumlu, hırsız çingene görünümlü bir İtalyanın filmlerinden bu denli etkileneceğim kimin aklına gelirdi ki ? (bu minvalde bu film tanıtımıma gözünüze bir görünsün diye ilk kez bir yönetmen fotografisi iliştiriyorum.)
Bay Sorrentino
   İsviçre'de kalburüstü bir otel (geceliği 1400 TL.). Emekli bir orkestra şefi (pek o kadar parlak değil, entellektüeller tarafından avam olarak nitelendiriliyor), başarılı filmler çekmiş fakat pırıltısı geride kalmış bir yönetmen, kaliforniyalı başarılı bir aktör, diyegoarmandomaradona, kainat güzeli, görmelere seza bir senaryo yazma timi, çoğunlukla 70'in üzerinde konuklar, dilsiz ! bir çift (hanım olanın sesi yüksek perdelerde iyi ama). Bir sezonda yaşananları görürüz, film biter, yazılar çıkar.
   Şimdi Maykılkeyn ile Harvikaytıl karşı karşıya oturup geyik yapsalar, iki saat sıkılmadan izlerim gibime geliyor. Ki ilaveten (yenilerden sevdiğim) Poldeno var, gözlerinin hastası olduğum reyçılvayz var, ne zamandır göremediğim (elleri ne yaşlanmış yalnız) Bay Piitırfonda'nın kızı ceynfonda var, Tanrı'nın sol eline ikizi kadar benzeyen roliserrano var. Böyleyken kaçırmak olmaz. Elbette memleketimde sadece festivallerde falan gösterildiğinden kelli, malum ortamlardan izlemek zorunda kaldım. (iyi de yapmışım, sinema salonlarında singılmalt viskiye izin yok çünkü) 
   İlk yarım saatten sonra, müskirat istihkakımı (ve hatta yarınki müskirat istihkakımı da) filmi izlerken tüketmeye karar verdim. İyi de yapmışım.
   Söylemesi benden elli yaşına gelmeden izlememek gerekiyor. Yönetmen (ve aynı zamanda senarist) bey henüz 46 yaşında ama bazı şeyleri iyi gözlemlemiş. Bu yaşa gelmeden anlaşılmayacak trükler, replikler (küçüğe çıkma !), hâl-u zâr vaziyetler gırla gitmektedir (kainat güzeliyle aynı havuz içinde çıplakken erekte olamama hali gibi !). 
   Kurgu, sıradan sinefile çok kopuk gelecek kadar başına buyruk ilerliyor. Genellikle diyaloglar halinde ilerleyen pelikulamızda; bağlantılar seyirciye bırakılmış. Paşa keyfinize göre diyalogları bağlayabilir yahut olduğu gibi bırakabilirsiniz. Ben ikinciyi seçtim, daha güzel oldu. Mekanlar, tablo gibi. Kostümler şımşıkırdak. Renkler, gerçek hayatta olmadığı kadar parlak (yönetmen bey, yıllar geçtikçe soluklaşan renk alma duyumunu tersine kullanmış sanki). Oyunculuklar için ise : görmek gerek. Bay Keyn'in yevmiyeyi hakketmediği film görmedim (Betmenlerde bile). Şimdiye dek gördüğüm en yapmacıksız intihar sahnesi (sahnenin devamında bay keyn'in sıklaşan nefesleri). Her rüya sekansının, hakikaten rûya (dikkat buyurunuz rüya değil rûya) gibi olması. Satır aralarındaki inciler (misal : -Dünyanın en adi işini yapıyor. - Orospu mu ? -Hayır pop müzik şarkıcısı. (bu değerlendirme bir orkestra şefinden geldiğinde yerine oturuyor ancak)).
   Mesaj verme kaygısı olan bir film değil. Ama almasını bilene : yaşlılığın halleri (bakınız erdemleri demiyorum), holivut'un içyüzü ve işleyişi, uçmanın sırları, ebeveyn olmanın çeşitli halleri, sanat, oyunculuk, önyargılar, prostat ve daha neler neler veriyor. 
   Velhasıl : uzun zamandır her dakikasından keyif aldığım nadir filmlerdendir. Arşive attım. İkinciye de izlerim, üçüncüye de. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder