Meali : "Yüz Yaşında Pencereden Atlayıp Kaybolan Adamın Hikayesi" dir. Elbette ki afişi düzenleyenler için kabus gibi bir film ismidir.
2009'da kitabı yazılmış, 2013'te de filmi çevrilmiş, bizim bundan haberimiz dahi olmamıştır. Fakir, İsveç'in kendine has donuk mizah anlayışına hep yakın durmuştur. Filmimiz ise izlerken beni benden almıştır.
İsveç malum : soğuk bir iklim, ikeavari mobilyalar, "taki"li falan ilginç bir dil, ağır yemekler, "Bron" dizisi, Ejderha Dövmeli Kız çağrıştırıyor. Bu coğrafyadan bu kesafette bir mizah çıkması hayrete şayandır.
İki kanallı olarak ilerleyen filmimiz, adeta modern bir Kandid olan Alankarlson'un bombastik geçmişi ve kuntastik bugününü konu almaktadır. Geçmişinde, Faşist General Franko, davariş Stalin, ABD Başkanı Truman, nükleerci Openhaymır, İsveç başbakanı ile kadeh tokuşturmuş, Aynştayn'ın kardeşi ile Gulaglarda çile çekmiş, ilkokul terk olmasına rağmen ilk nükleer bombanın icadına neden olan fikri bulmuş, Faşist General Franko'nun hayatını kurtarmış, davariş Stalin'in içkiden dolayı başının ağrımasına neden olmuş ve böyle böyle yüz yaşına gelmiştir.
Bunlar yetmezmiş gibi bu yaştan sonra bir uyuşturucu trafiğinin ortasında kalakalır. Olaylar fantastikçesine kuntastikçesine gelişir.
İsveç'in soğuk ormanlarında file binen Alankarlson'un hayatı boyunca peşini bırakmayan şansı, dişi denizkestanelerinin üzerine yapışıp duran ilginç nesneler misali hayatında peşine taktığı insanlar (ki hepsi de tecritliktir ve çok hoşturlar), insanın dikkatini bir an bile düşürmeyen akıcı tempo, aniden oluveren olaylar; sinefili tatmin eder. Sinefil olmayan izleyiciyi bile sıkmaz. Ülkemizde asla vizyona girmeyeceğinden, malum ortamlardan izlenmesi de vicdanı zedelemez. Evde ayaklarınızı uzatıp, patlamış mısır bira olur, tarçınlı elmayla kırmızı şarap olur, gazoz çiğdem olur : her türlü gider.
Komik bir şiddet içerdiğinden sabi sübyanla izlemesi önerilmez ama kafa arkadaş grubuyla tadından yenmez.
2009'da kitabı yazılmış, 2013'te de filmi çevrilmiş, bizim bundan haberimiz dahi olmamıştır. Fakir, İsveç'in kendine has donuk mizah anlayışına hep yakın durmuştur. Filmimiz ise izlerken beni benden almıştır.
İsveç malum : soğuk bir iklim, ikeavari mobilyalar, "taki"li falan ilginç bir dil, ağır yemekler, "Bron" dizisi, Ejderha Dövmeli Kız çağrıştırıyor. Bu coğrafyadan bu kesafette bir mizah çıkması hayrete şayandır.
İki kanallı olarak ilerleyen filmimiz, adeta modern bir Kandid olan Alankarlson'un bombastik geçmişi ve kuntastik bugününü konu almaktadır. Geçmişinde, Faşist General Franko, davariş Stalin, ABD Başkanı Truman, nükleerci Openhaymır, İsveç başbakanı ile kadeh tokuşturmuş, Aynştayn'ın kardeşi ile Gulaglarda çile çekmiş, ilkokul terk olmasına rağmen ilk nükleer bombanın icadına neden olan fikri bulmuş, Faşist General Franko'nun hayatını kurtarmış, davariş Stalin'in içkiden dolayı başının ağrımasına neden olmuş ve böyle böyle yüz yaşına gelmiştir.
Bunlar yetmezmiş gibi bu yaştan sonra bir uyuşturucu trafiğinin ortasında kalakalır. Olaylar fantastikçesine kuntastikçesine gelişir.
İsveç'in soğuk ormanlarında file binen Alankarlson'un hayatı boyunca peşini bırakmayan şansı, dişi denizkestanelerinin üzerine yapışıp duran ilginç nesneler misali hayatında peşine taktığı insanlar (ki hepsi de tecritliktir ve çok hoşturlar), insanın dikkatini bir an bile düşürmeyen akıcı tempo, aniden oluveren olaylar; sinefili tatmin eder. Sinefil olmayan izleyiciyi bile sıkmaz. Ülkemizde asla vizyona girmeyeceğinden, malum ortamlardan izlenmesi de vicdanı zedelemez. Evde ayaklarınızı uzatıp, patlamış mısır bira olur, tarçınlı elmayla kırmızı şarap olur, gazoz çiğdem olur : her türlü gider.
Komik bir şiddet içerdiğinden sabi sübyanla izlemesi önerilmez ama kafa arkadaş grubuyla tadından yenmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder