9 Eylül 2013 Pazartesi

"Wristcutters: A Love Story" Bizimkisi Bir Aşk Hikayesi....

   Zia içleracısıöğrencievi dağınıklığındaki tek odalık evini toparlar, tozunu alır, süpürür, cillop gibi yapar ve bileklerini keser, tam ruhu tenden ayrılmak üzereyken köşede gözden kaçan bir toz yumağı görür. 
   Filmimiz başlar.
   İlk sahneden itibaren standart olmayan bir film izleyeceğini anlayan fakir, "metafor neredeydi, kutafor neydi, meşaz nasıldı  ?" diye yarım saati devirir. Tomveytz'in zuhur etmesiyle "sat anasını" moduna geçerek kendini filme verir. Çok hoş bir 88 dakika geçirir. 
   İntihar edenlerin herşeyin biraz daha kötü olduğu bir yerde yaşadığı araf tarzı bir yerde Zia, hayattaki aşkı Desire'yi aramaya koyulur. Olaylar çelişir.
   Senaryoyu Canıtınkerıl yazsa bu kadar kuntastik olurdu. Bütçesi birmilyondolar, kastı iddiasıziddialı, Hırvat yönetmenimiz Gorandukiç bey'in başka uzun metrajı yok, yani beklentiyi yüksek tutmamak durumunda olduğumuzu sanmaktayız. Ancak yanılmaktayız. İkinci ve daha sonraki seyirlerde bir çok küçük detayı daha iyi fark edebileceğimi tahmin ediyorum (yükselen kibritlerin (ikincisi için) yıldızları oluşturabilme ihtimali mesela). Her şeyin daha kötü olduğu dünya, holivut filmlerinde gördüğümüz Amerika'nın arka sokakları mesela. Öyle güzel verilmiş ki. Kırık betonlar, gülümsemeyen yüzler, kenarı çöplerle dolu yollar (tanıdık geliyor mu ?).. Dört kişilik tren ve otomobilin ön yolcu koltuğunun altında kara delik gördüm : daha ne diyeyim.
   Ayrıca Gogol Bordello, Nirvana ve elbette Tom Waits'in müzikleri, kulaklara şenlik yaptırmaktadır.
   Sonu gereksizce gülümsemelere neden olmaktadır.
  Şiddet, cinsellik ve argo kullanılmasa da, intihar gibi kritik bir kavramı ele aldığından çocuklarla izlenebilir ancak ergenler ve bedbinlerle izlenmese daha iyi olur. Bunun dışında kalan tüm sinefillere öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder