Ece Temelkuran'dan bir Venezüella güzellememesidir önümüzde yatan 220 sayfalık kitap.
Turistik, gezi eksenli, duygusal betimlemeli ve boş vakitlerde/yollarda/plajlarda okunacak bir şey değildir.
Dünyanın beşinci büyük petrol ihracatçısı, Amerika kıtasının en büyük petrol rezervlerine sahip bir ülkenin (ki bu ülkenin zengin olacağını tasavvur ediyor insan) halkının korkunç bir sömürü düzeni ve liberal ekonominin acımasız enstrümanlarıyla yıllardan beri yoksulluğun en uçlarında yaşamasının sonucu olarak en nihayet patlak veren devriminin olumlu olumsuz yönleriyle masaya yatırılıp teşrih edilmesini görüyoruz. (vallabilla bir daha böyle uzun cümle kurmayacağım !)Evet Venezüella yukarıda saydığım gibi bir ülke. Karakas'ta en zenginler ve en fakirler yüksek duvarların sonundaki elektriklidikenli tellerle birbirinden ayrılıyor, birbirlerini sevmiyorlar, bir zengin bütün hayatını hiç fakir mahallesine girmeden geçirebiliyor, ülke nüfusunun önemli bir yüzdesinin kimlik belgesi bile yok, devlet uzun zamandır hiç "sosyal" olmamış...
Derken Çavez, yoksul kitleyi organize edip seçimle işbaşına geliyor, sonrası bildik hikaye. Orta ve üst sınıfı karşısına alan yeni lider, uluslararası kamuoyu ve sermayeyi pruvaya alma pahasına sosyalist bir devrim başlatıyor. İşte sayın bayan Temelkuran, hem nalına hem mıhına çakaraktan bu devrimi mercek altına alıyor.
Ne yalan söyleyeyim okurken insanın devrim yapası geliyor. Lakin güzel ve yalnız ülkemin Venezüella gibi sırtını dayayacak şöyle kallavi bir petrol rezervi yok. Küresel sermaye bir günde milyarlarca doları ülkeden kaçırırsa, devlet makinesi çöker, maaşlar verilemez, ekonomi durur (Allah göstermesin !.) iç savaş bile çıkabilir. Yine de; - devrim nasıl bir şey ? - ordu ve kadınlar devrimin neresinde duruyor ? - organizasyon nedir ? - medya nasıl satın alınır ? - zinde güçler devrime karşı ne yapmaktalar ?sorularına cevap arıyorsanız okunur bir kitaptır.
Son bir şey söylemeden bitirirsem ah alırım. Kitaba şöyle bir göz atma imkanı bulursanız 209 ncu sayfadan itibaren başlayan "kralların dedikleri" diye adlandırabileceğim bir bölüm var ki muhakkak okunması gerektir. Girin bir kitap dükkanına, kitabı bulun, almasanız da oracıkta 209-212 sayfaları arasındaki bölümü bir hatmedin. Sonra arkanıza yaslanıp bir düşünün.
Aklınıza kadim bir atasözümüz gelsin : "Düşün düşün, b.ktur işin !"...
Dünyanın beşinci büyük petrol ihracatçısı, Amerika kıtasının en büyük petrol rezervlerine sahip bir ülkenin (ki bu ülkenin zengin olacağını tasavvur ediyor insan) halkının korkunç bir sömürü düzeni ve liberal ekonominin acımasız enstrümanlarıyla yıllardan beri yoksulluğun en uçlarında yaşamasının sonucu olarak en nihayet patlak veren devriminin olumlu olumsuz yönleriyle masaya yatırılıp teşrih edilmesini görüyoruz. (vallabilla bir daha böyle uzun cümle kurmayacağım !)Evet Venezüella yukarıda saydığım gibi bir ülke. Karakas'ta en zenginler ve en fakirler yüksek duvarların sonundaki elektriklidikenli tellerle birbirinden ayrılıyor, birbirlerini sevmiyorlar, bir zengin bütün hayatını hiç fakir mahallesine girmeden geçirebiliyor, ülke nüfusunun önemli bir yüzdesinin kimlik belgesi bile yok, devlet uzun zamandır hiç "sosyal" olmamış...
Derken Çavez, yoksul kitleyi organize edip seçimle işbaşına geliyor, sonrası bildik hikaye. Orta ve üst sınıfı karşısına alan yeni lider, uluslararası kamuoyu ve sermayeyi pruvaya alma pahasına sosyalist bir devrim başlatıyor. İşte sayın bayan Temelkuran, hem nalına hem mıhına çakaraktan bu devrimi mercek altına alıyor.
Ne yalan söyleyeyim okurken insanın devrim yapası geliyor. Lakin güzel ve yalnız ülkemin Venezüella gibi sırtını dayayacak şöyle kallavi bir petrol rezervi yok. Küresel sermaye bir günde milyarlarca doları ülkeden kaçırırsa, devlet makinesi çöker, maaşlar verilemez, ekonomi durur (Allah göstermesin !.) iç savaş bile çıkabilir. Yine de; - devrim nasıl bir şey ? - ordu ve kadınlar devrimin neresinde duruyor ? - organizasyon nedir ? - medya nasıl satın alınır ? - zinde güçler devrime karşı ne yapmaktalar ?sorularına cevap arıyorsanız okunur bir kitaptır.
Son bir şey söylemeden bitirirsem ah alırım. Kitaba şöyle bir göz atma imkanı bulursanız 209 ncu sayfadan itibaren başlayan "kralların dedikleri" diye adlandırabileceğim bir bölüm var ki muhakkak okunması gerektir. Girin bir kitap dükkanına, kitabı bulun, almasanız da oracıkta 209-212 sayfaları arasındaki bölümü bir hatmedin. Sonra arkanıza yaslanıp bir düşünün.
Aklınıza kadim bir atasözümüz gelsin : "Düşün düşün, b.ktur işin !"...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder