4 Şubat 2016 Perşembe

"Tanrılar Serisi" Bernard Werber'den Tanrılara Yönelik bir Fantazya.

   Bu Bernard Werber, normal bir adam değil.
   Fakir, araknofobikti.
   Küçücük bir toz örümceği göreyim, o odada uyuyamazdım. Sağda solda gördüğümde içime fenalıklar doluşarak, koşup uzaklaşırdım. 
   Sonra bu adamcağızın "Karıncalar" serisini okudum. Böcekler zihnimde kişiselleşti. Başta karıncalar olmak üzere, örümcekler de dahil benim için bir "korku nesnesinden" karakterli varlık konumuna yükseldi. Nedir : artık örümcekleri elime bile alabiliyorum. 
   Derken Bayan Werber'in sevgili oğlunun "Tanrılar" serisi kitaplarından haberdar oldum. Alıp, başladık okumaya.
   Serinin ilk iki kitabı, sular seller gibi aktı. Elbetteki ilk elli sayfa (üsluba ve akışa alışma bakımından) biraz emek istiyor ama frekansı yakaladığınızda çabucak bitiveriyor.
   "Ruhları reekarnasyon döngüsünden kurtulup "stajyer tanrı" olarak seçilen yüz aday, tanrıların adasında tek aday kalıncaya kadar yarışırlar. İçlerinden biri "tek tanrı" olacaktır." Konu bu. 
   Kahramanımız Michael Pinson, korkaklığa varan nezaketiyle bu yarış için uygun bir aday gibi değildir. Rakipleri ise muhayyileyi sarsar. Jules Verne'den, Proudhon'a, Mata Hari'den, Melies'e ve daha önceki "Karıncalar" serisinden aşina olduğumuz Edmond Wells'e kadar yüz değişik ve ünlü yarışmacı.
   Bu seri de bir önceki gibi aynı üslup ve akışla yazılmış. Bir bölüm asıl kurguda ilerlerken, sonraki bölüm genel bilgilenmeye ayrılmış. Bilgilendirici bölümleri kontrol ettiğimde aktarılan bilgilerin genel olarak doğru olduğunu gördüm. Hepsini kontrol etmedim, doğru olduklarını varsaydım. (Hesiodos'un yapıtlarının detayına ulaşamadım mesela)
   Tanrı olarak antik yunan tanrıları başrolde. Athena'dan, Afrodit'e tüm tanrılar, stajyer tanrıların öğretmenleri olarak arz-ı endam ediyorlar. Kurallar kısaca şöyle: öğrenci tanrılara gerçek bir gezegen ve kendi halklarını yaratmaları için küçük bir grup insan veriliyor. Stajyerler, kendi insanlarına "rüyalar, doğa olayları ve hayallerle" rehberlik edip onları gelişmeye teşvik ediyorlar. En başarısız uygarlıkların tanrıları, başka bir şeye dönüştürülüyor. Bu meyanda (meyan ? !..), içlerinden biri, kolay yönden kazanmak için, ilk sıradakileri teker teker öldürmeye başlar (Tanrı Katili). Bay Pinson, hiç iddialı bir aday olmasa da, kendisinde bir ışık vardır. Olaylar gelişir.
   Fantazyanın dibine vurulmuş.
   Lakin : (işte bu lakin önemli) bu ahval ve şerait içinde yaşadığınız dünyayı, inançlarınızı, kaderi ve buna benzer önemli olguları sorgulayabiliyorsunuz. Sırf bunun için bile okunmaya değer. 
   Yetmezmiş gibi üstüne bir sürü gerekli gereksiz bilgi öğreniyorsunuz. (misal : Hermes ve Afrodit'in çocuklarının çift cinsiyetli olması ve adının Hermaphrodite olması, benim bildiğim anatomideki hermafrodit kavramının (en azından etimolojisinin) aydınlanmasına yol açması önemli midir ? değil midir ? Siz söyleyin.). Tarihte yaşayan selebritilerin ilginç karakterleri ve özelliklerini idrak ediyorsunuz. Vee en önemlisi hayalgücünüzü çalıştırıyor, sosyolocik tespitler çıkarıyor, birşeyleri sorguluyorsunuz.
   Bence yeni yayımlanmaya niyetlense ve muktedir bir ön kurul okusa, Türkçeye çevrilmez. Zaten üçüncü kitap çevrilmemiş (yedi yıl önce yapılan baskısının arkasında "çıkacak" yazıyor ama "çıkmamış").
   Diyeceğim odur ki : hayalgücünüzü daha da şahlandırmak ve gereksiz bilgilerle dolmak istiyorsanız, yakın durun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder