8 Haziran 2014 Pazar

"Silo" Hugh Howey'den Pesimist Distopya.

   Distopyaya bayılırım. Hele de pesimistse. (G.Orwell'a selam olsun)(1984)
   Velhasıl; bir distopik romanla daha hemhal olduk.
   2011 yılında beş kitaplık "wool" serisinin ilk kitabı Silo yayımlandığında sadece kindle formatında 500 bin satarak ciddi bir başarıya ulaşmış. Işığı gören Bay Howey 2012 yılının Ocak ayına kadar beş kitaplık bu seriyi tamamlamış. Bu kesmemiş ardından başka bir seriye başlamış. Şimdilik dördüncüsü yayımlanan bu ikinci seriden sonra başka bir üçüncü serinin gelmesi daha muhtemeldir diye fısıldıyor zihnimdeki muzır ses. 
   Eskiden adını çehresini bilmediğimiz yazarlar vardı. (örnek : Trevanian) Bu kişiler yazdıklarının ticari değerine bakmaksızın, içlerinden geldiği gibi, kimi zaman çoook uzun aralıklarla (örnek : Salinger) eser verirlerdi. Sonra zaman ilerledi. Stephen King tarzı zenaat yükseldi. Edebiyat endüstri oldu. Tam Bay King'in fabrikasal üretimine alışıyorduk ki, yılda 500 sayfalık beş kitap üretebilen Bay Howey gibi yazarlar zuhur etti. Buna endüstriyel üretim değil klonlama denilebilir olsa olsa...
   Kişisel görüşüm; bu kitapların bir kişi tarafından yazılmadığıdır. Bu; bir gün ara verilmese dahi günde yedi sayfa kadar yazmak demektir ki, hayalgücünün, planlamanın, yazma eyleminin bu kadar kesintisiz süremeyeceğine inanıyorum. Çözümü ise genel hatları belirleyip, bir grup olarak yazmaktır. (ki bu sürece yazmak değil çalışmak fiili daha çok yakışıyor.).
   Neyse gelelim kitaba :
   Dış yüzeyinde toksik gazlar ve mikroplar yüzünden yaşanmaz hale gelen dünyada, hayatını sürdürebilen bir grup insan yerin dibine gömülü bir siloda ömür tüketir. Dışarısı ile tek bağları kısıtlı bir görüntüyü algılayabilen bir iki kameradır. Silodaki hayat emniyetli ve yeterlidir. Herkesin işi bellidir. Çoğalma ve beslenme sıkı kurallarla, ancak yeterli bir şekilde sağlanmaktadır. Ancak insan meraklı bir varlıktır. Bu düzen içinde "dışarısını" merak eden, yaşadığı düzeni sorgulayan insanlarsa çeşitli nedenlerle önce gözaltına alınmakta, sonra ise bir nevi ölüm cezası olan silonun kameralarının temizliği için dışarı gönderilmektedir. Dışarıya çıkan mahkumlar, dakikalar sonra öleceklerini bile bile temizleme ritüelini gerçekleştirmektedir.
   Gölge iktidar olan IT (bilişim) departmanının kumpaslarıyla buharlaşan eski yönetimin (bir başkan ve bir şerif) yerine gelen yeni şerif Cülyet; teknisyen yetenekleri ve tecessüsüyle IT'nin başını hayli ağrıtacaktır.
   Konumuz güzeldir. İnsanı kocaman bir dünyadan küçücük bir siloya indirgeyip bir mikrokosmos yaratmak, yönetimi ve düzeni sorgulamak, isyan etmek, her adımı bir sonrasını görmeden atmak, gittikçe artan bir merak ve oldukça derinlikli işlenmiş karakterler kitabın su gibi akmasını sağlıyor. 
   Ancak eleştirim şudur ki :  200 sayfada bitecek romanı 500 küsur sayfaya çıkarmak, keçiboynuzu yemek gibi bir şey. Yinede post-akoliptik edebiyat sevenleri tatmin eder. Türe meraklıysanız öneririm.
Orada para mı var ?
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder