Üst düzey yöneticisiniz, 15 yıldır büyük ve kurumsal bir firmada çalışıyorsunuz. Bir anda şirket "küçülüyor" ve tazminatınızla birlikte kapı önüne konuluyorsunuz. Yetenekleriniz ve çalışma hayatına ilişkin niteliklerinizde en küçük bir zayıflık yok. Nitelikli işsizsiniz. Evin taksidinin bitmesine 10 yıl var. Aşık olduğunuz bir eşiniz, şımşıkırdak iki evladınız var. Üst orta gelir tuzağında tutturmuş olduğunuz bir hayat standartınız var ve bunlardan ödün vermek istemiyorsunuz. Bir süre sonra sizinle aynı kaderi paylaşan ne kadar çok insan bulunduğunu öğreniyor ve nitelikli işsizlerin aslında en güçlü rakipleriniz olduğunu idrak ediyorsunuz. Eski durumunuza dönebilmek adına ne kadar ileri gidersiniz?
Kosta Bey'den kapitalizme yönelik şükelâ bir yergi.
İki saate yakın sürede Bruno'nun nasıl örnek vatandaşlıktan seri katilliğe geçişini gözlüyor ve yönetmenin araya yerleştirdiği subliminal mesajlarla (neydi o her daim gözümüzün ucuyla farkettiğimiz mücevherat&iç giyim reklamları, borsaya ilişkin pozitif veri analizleri!) filmimizin sonunu getiriyoruz.
2005'de Avrupa'daki fabrikaların kapanıp işgücünün ucuz olduğu yerlerde açılması gibi bir furya vardı (hala da var). Patron, sizin ne kadar nitelikli olduğunuza değil fayda/maliyet hesabına bakar. İnsan faktörü onun için üretilen mamul standartı tutturduğu sürece önemli değildir.
İşte, işsizliğin bu kadar arttığı günlerde memleketimin sinefilin kayıtsız kalmaması gereken bir kordela! Eğer etik değerleriniz "oha bu kadar da olmaz ki!" diyorsa homo economicus olmanıza daha var demektir ancak filmimizin ortalarından itibaren baş karakteri ve eylemlerini içselleştiriyorsanız durum vahim.
Velhasıl; hem iyi film izlemek hem de kişisel bir test almak istiyorsanız, oyunculukların (Bruno o sevimsiz karakteri ete kemiğe büründürmesi nedeniyle Cesar'ı kapmış), kurgunun, senaryonun, müziğin çizginin üstü olduğu bu filmimizi öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder