Bir başlıyorsunuz, sanki yokuş aşağıya frenleri boşalmış bir kamyonun kasasında tıngırdıyorsunuz. Dibe varıp darbeyi hissedinceye kadar bir "olamamışlık" hissiyatı! Bitmek bilmeyen tespitler, aforizmalar (bir çoğu da haklı ilginç şekilde), aksiyon, gerçekçi olamayacak olağanüstü kurgular, tesadüfler (ki elbette ki olacak "roman" bu!).
Bu kez (ABD'de pek yaygın) mutaassıp tarikatların (Amerikalı İsmailağalılar!) birinin dikkate değmez elemanı Tender Branson üzerinde duruyor Bay Çak. Bir süre sonra kaderin oyuncağı haline gelen zavallı Tendır, düşürmek üzere olduğu bir uçağın karakutusuna anlatıyor romanımızı.
Kesinlikle "şöyle bir kafamı dinleyeyim, huzur bulayım, hamakta okuyayım" kitabı değildir. Şarapla, single malt ile, hele hele rakı (zinhar!) ile hiç gitmez. Olsa olsa absent (o da belki).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder