Uygarlık genişlemiş, öyle ki genişlediği gezegenlerin birinin uydusu üzerine bir akıl hastanesi koymuş ve unutmuş (roman bu ya!). Hastalar bakmışlar ki gelen giden yok. Hastaneyi terkedip kendilerine göre bir düzen tutturmuşlar. Heb'ler, Man'lar, Şiz'ler (bunların hepsi birtakım ruh hastalıklarının kısaltılmış halleri) ve daha neler neler kendi kentlerini kurup (Gandikent, Adolfkent vs.) bir nevi federatif yönetimle geçinip gidiyorlar. Derken bu uyducuğun stratejik önemi artınca Dünya ve eski düşmanları olan başka bir uygarlık, uydunun mukimlerini kendi taraflarına çekme konusunda bizans oyunları çevirir. Protagonistimiz, CIA için androidlere propaganda yazan kendi halinde hırslarından arınmış bir insancıktır. Yeni boşandığı evlilik danışmanı psikiatrist hırslı karısı ise Alfa Ayına düzenlenen seferdeki psikoterapisttir. Olaylar gelişir.
PKD'nin; gerçekle, başta paranoya olmak üzere bilumum zihin bozuklukları ile ve dahi kadınlarla ilgili bir takım alıp veremediği şeyler var. Bu takıntılarının cümlesinin bir macera romanı kıvamında anlatıldığı bu metin, eğlenceli bir bilimkurgu romanı olarak okunabilir. Ancak akıl hastalıklarından muzdarip bir halkın nasıl olup da gül gibi geçinip gittiklerini anlattığı yerler, halihazırda yaşadığımız sisteme yönelmiş sıkı bir eleştiridir aynı zamanda.
Hafif üslubuyla, verdiği subliminal mesajlarla yaz günü okunabilecek bir roman. Kimi zaman komploların, saf değiştirmelerin izini sürmekte güçlük çeksek de kolayca akıyor. Türün meraklılarına öneririm.
PS: Ben Metis Yayınlarından çıkan versiyonunu okudum, son çıkanın çevirisinin kötü olduğu yönünde şikayetler var. Benim okuduğum baskıda Tuna Erdem güzel bir çeviri yapmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder