3 saat 10 dakika (izlerken hiç sıkılmıyorsunuz)
Anlatıcı yok. Müzikler şahane (bu arada "Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler" adlı türküyü Gülay Hacer Doruk seslendirmiştir). Hintçe, Farsça ve yazmaya üşendiğim nice güzel dillerce seslendirilmiş nefis ezgiler.
Bir bakıyorsunuz : müthiş doğa olayları, dalgalar, hortumlar, rüzgarlar, şelaleler, hülasa üzerinde hiç bir tasarrufumuzun olamadığı yeryüzü halleri. Arada bir toplu halde insanlar. Ama nasıl birarada olmak anlatılamaz.
Çin'de bir plaj yakın kadrajdan çekilmiş, uzaklaştıkça gözlerinize inanamıyorsunuz. Bir desimetrekare boş yer kalmamacasına cansimitlerine sarılmış binlerce Çinli. Suni dalga yaratan bir havuzda yanyana duruyorlar. Büyük bir stadyumda taraftarlar Meksika dalgası yapıyorlar, nasıl bir ahenk, nasıl bir sinerji. Olamaz böyle şey diyorsunuz.
Tüm bu çekimlerin arasındaysa siyah fonun üzerinde insanlar. Dünyanın her yerinden insanlar. Savaş, intikam, aşk, mutluluk, cinsellik ve daha onlarca konu hakkında kendilerini hissettiklerini anlatıyorlar. Kimisi de sadece susuyor (susanların gözlerine baktığınızda çok şey ifade ettiğini görüyorsunuz). Bu anlamda susmalar da belgeselin ruhuna çok şey katıyor. İlk yarım saatten sonra "haaa !" diyorsunuz, "bunun bana söylemek istediği şey bu". Bu üç saat 10 dakikanın bir amacı var. Üzerinde yaşayakaldığımız bu küçük mavi kürede, sınırlar, diller, bayraklarla bölünmüş de olsak insanoğlunun temelde aynı şeyleri istediği, istemediği, özünde benzediğimiz.
Söylenenlere katılırsınız katılmazsınız (kendi hesabıma katılmadığım kimileri vardı (delinin biri "insan öldürürseniz, bunu hep yapmak istersiniz, içimden nasıl insan öldürmek geliyor bilemezsiniz" minvalinde birşeyler yumurtluyordu.)). Ama ortak duyguları şıpınişi anlayacağınızdan eminim. Konuşanların hiç bir titri (Jose Mujika'nın bile), sosyal statüsü, ismi verilmiyor. Sadece söyledikleriyle karşımızdalar.
Benim için çok verimli bir 3s10d oldu. Sizlere de hararetle öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder