"Bilim ve Ütopya", her ay yayımlanan (Ağustos'da 290. sayıya ulaşacak (ki dergicilikte (hele ki bilimi eksen alan dergicilikte) az şey değildir (bak yine helecandan (aşırı heyecan) parantez rekoru kırdım)) bir dergi (reklam geliri yok denecek kadar az). 13.Yüzyıldan sonra bilim bayrağını elinden kaptıran ve daha sonra koşarak uzaklaşan memleket evladının, tekrar bilime yönelmesi konusunda istikrarlı bir çaba sürdürüyor.
Bilimkurguya meylim nedeniyle bu ay bu derginin kapak konusu olan bilimkurguya dair bir yazı hazırladım. Genel Yayın Yönetmeni Emrah Maraşo ve ardındaki fedakar ekip yazdıklarımı profesyonel bir yaklaşımla (ama asla burunlarından kıl aldırmaz bir havada değil) inceledi, düzeltmeler, kısaltmalar (aslı daha uzun) önerdi. Ortaklaşa bir şeyler yaptık. Bu akşam yazının, dergide basılacak hali geldi, son tashihleri yaptık. Yazının üzerinde adımı gördüğümde içime sanki ılık portakal şurubu akar gibi oldum.
Tez danışmanım Doç.Dr.İnan Kalaycıoğulları olmasa hiç ortaya çıkmayacak (bu konuda beni ateşleyen, yönlendiren en önemli unsur olması hasebiyle) bu yazıyı hazırlarken, mutad okumalarımı ihmal ettim, filmlerimi (eğer çok uykum yoksa uykudan çalarak ve pek seyrek) izleyebildim, güvercinimle akşam guruldamalarımızı aksattım (buradan sevdiceğime kocaman bir teşekkür), yazı yazmanın ne kadar zor bir şey olduğunu anladım (yazarları hoş görünüz) velhasıl ilginç bir deneyim yaşadım.
Biliyorum ki bu satırlar günde ancak 20-30 kişi tarafından okunuyor. Müdavimler ise ancak bir avuç (olsun, umutsuzluğa düşmek yok!). Yine de birileri okuyor bu satırları. Ağustos'da kıyın paranıza (çok da bir şey değil) bayilerden "Bilim ve Ütopya"yı isteyin (burada resmen ilan ediyorum, IBAN gönderdiğinizde dergi parasını (bütçem elverdiğince) nakit dağarcığı zayıf okurlara göndereceğim). Hem sıkıldığınızda okuyacak ilginç bir şeyler bulursunuz hem de fakiri sevindirirsiniz.
Böylece bu akşam yazmam gereken Stefan Zweig'in "Korku"sunu da niye yazamadığımı öğrenmiş bulunuyorsunuz.
Edebiyat ve bilime (ikisi bir arada olunca bilimkurgu oluyor) yakın duralım, biri vicdanımızı şekillendirir diğeri hayalgücümüzü pekiştirir (hayalgücü ölürse hep olduğumuz yerde sayarız) ve yarına hazır olmamızı sağlar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder